Futbolculuk hayatında Fenerbahçe, Konyaspor, Kocaelispor, Gaziantepspor, Ankaragücü gibi birçok takımımızın formasını giyen Erhan Albayrak ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. 2014'ten bu yana Almanya'da teknik direktörlük yapan ve en son FSV Duisburg takımını çalıştıran Erhan Albayrak ile kariyerini, planlarını ve Türk Futbolu'nu konuştuk.
Futbolculuk kariyeriniz sonrasında neler yaptınız?
35-36 yaşındayken kariyerimi noktaladım. 2010 senesinde Konya’dan Almanya’ya göndüm. Almanya üçüncü liginde B lisansım için çalışmaya başladım. B lisansımı aldıktan sonra A lisansı için dördüncü ligde çalışmaya başladım. 2016 yılında A lisansımı aldıktan sonra Pro-Lisans için çalışmaya başladım. Pro-Lisans için en az 4 sene çalışmak gerekiyor. Bu sene üçüncü senem bitecek ve Pro-Lisans’ımı alacağım.
Futbolculuk kariyerinizin ardından antrenörlük yapmak planlarınız arasında mıydı?
Futbolun içinde, sahada oyuncularla antrenörlerle bir arada olmak istedim. Sahanın içi bana daha çok cazip geldiği için futbol kariyerimden sonra futbol yorumculuğu yapmak pek ilgimi çekmedi. Futbolun içinde kalıp futbol ile yaşayarak ileride Türkiye futboluna katkı sağlamak istedim.
Almanya’daki ve Türkiye’deki futbol ortamı hakkında neler düşünüyorsunuz?
İki ülke arasında futbol anlayışı arasında çok fark var. Almanya’da futbol konusunda her şey net. İyiysen iyisin, kötüysen kötüsün. Performansın saha içerisinde yaptıklarına göre değerlendiriliyor. Bu da işleri basitleştirerek kolaylaştırıyor. Ancak Türkiye’de her şey daha karmaşık. Bu da futbolu kaosa sürükleyerek işleri zorlaştırıyor.
Almanya’daki altyapı sistemi nasıl işliyor?
Futbolcu adayları futbol ile çok genç yaşta, 3-4 yaşlarındayken tanışıyor. Oyuncular hem mental hem de teknik olarak küçük yaşlardan itibaren eğitilmeye başlanıyor. Eski futbolcular altyapılarda görev alarak genç oyunculara tecrübelerini aktarıyor, onların gelişimine yardımcı oluyorlar. Mesela Klose, birçok kupa ve başarı kazandı ancak antrenörlük kariyerine altyapıdan başladı ve şu an Bayern Münih’in U17 takımında görev alıyor, tecrübelerini gençler ile paylaşıyor.
Almanya’nın altyapıya verdiği önem hakkındaki düşünceleriniz neler?
Alman futbolu için altyapı çok önemli. Almanya’da her 2-3 km’de futbol sahası var. Saha olduğu için kulüp, kulüp olduğu için de futbol var. Ancak Türkiye’de bu yok. Belirli alanlar içerisinde 3-5 futbol sahası var ancak geri kalan her yere apartman dikiliyor. Futbola tesisleşme olarak önem ve yer verilmiyor.
Kariyer hedefleriniz neler? Özellikle şu üldede antrenörlük yapmak istiyorum gibi bir hedefiniz var mı?
Almanya'daki futbol ortamından çok memnunum. Almanya bana çok şey kattı. Alman altyapısına sahibim ve burada çalışmak isterim. Ancak, ben de bir Türk insanıyım. Her ne kadar burada doğmuş büyümüş olsam da bir gün Türkiye’ye dönüp orada çalışarak ülkeme futbol anlamında katkı sağlamak isterim. Türk futbolunun eski, güzel günlerine geri dönüşüne katkı sağlamak isterim. Bizim gibi Türk antrenörlere fırsat verilirse biz de ülkemize dönüp ülkemize katkı sağlamak isteriz.
Kendinize hangi futbol anlayışını daha yakın görüyorsunuz?
Aslında bu cevap vermesi zor bir soru. Çünkü bu sorunun cevabı elinizdeki malzemeye göre değişir. Eğer elinizde ofansif bir kadro varsa ofsansif bir futbol oynayabilirsiniz ancak defansif ağırlıklı bir kadroysa defansif oynayabilirsiniz. Ayrıca bu rakibe göre de değişebilir. Kimi rakiple ofansif, kimi rakiple defansif bir oyun anlayışıyla mücadele etmelisiniz.
Hangi teknik direktörü kendinize daha yakın görüyorsunuz?
Atletico Madrid teknik direktörü Simeone’yi çok beğeniyorum. Futbolu sevişi, yaşayışı.. Kendime onu yakın görüyorum. Ben de futbolu onun gibi dolu dolu yaşıyorum.
Türk kulüplerinin içinde bulunduğu ekonomik problem nasıl giderilebilir?
İşi, işi bilen kişinin eline vermek gerekiyor. Kim işin ehliyse, işi onun yapmasını sağlamak gerekiyor. İyi bir iş adamı olabilirsiniz, paranız da olabilir ancak kulübün planlamalarını doğru yapmazsanız bu sizi uçuruma sürükler. Gerçekçi ve doğru planlar yapılarak bu yolda mantıklı adımlarla ilerlemek gerekiyor. Geçmişte İlhan Cavcav’ın Gençlerbirliği, günümüzde ise Altınordu bu durumun birer örneği olabilir.
Yabancı kuralı hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Sınırın oluşu Türk oyuncuları kötü etkiliyor. Yabancıyı sınırlayarak rekabetin olmadığı bir ortam yaratmak Türk oyuncuların gelişimini kötü etkiliyor. Oyuncu, zaten ben oynatılıyorum, antrenörler bana muhtaç konumda diye düşünerek kendini geliştirmiyor. Ancak sınır olmazsa, Türk ve yabancı oyuncular rekabet içerisinde olursa sürekli bir gelişim olur ve bu Türk futboluna da katkı sağlar.
Oyunculuk döneminizdeki tecrübelerinizden antrenörlük döneminizde faydalanıyor musunuz?
Tabii ki. Christoph Daum, Mustafa Denizli gibi birçok büyük teknik adamla tanışma şansı yakaladım. Biz oyuncular, birlikte çalıştığımız antrenörlerin iyi yanlarını kendimize örnek almaya çalışırız. Ben de futbolculuk kariyerimde böyle yaptım ve edindiğim tecrübeleri antrenörlük hayatımda oyuncularıma aktarmaya gayret ediyorum.
Antrenörlük kariyerinizin ardından Almanya’da veya Türkiye’de yöneticilik yapmak gibi bir düşünceniz var mı?
Yöneticilik çok farklı bir konu. Olması çok kolay bir şey değil çünkü, özellikle Almanya’da yönetici olmak için almanız gereken 4-5 senelik bir eğitim var. Uzun bir süreç. Ancak önceden de söylediğim gibi, benim ilgimi çeken şey saha içi. Ben saha içinde olmak istiyorum. Bu yüzden de yapabildiğim kadar antrenörlük yaparak saha içerisinde kalmak istiyorum.
Röportaj: Çetin KUZU
Bu röportaj TransferMerkez.com tarafından yapılmıştır, tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz.
Bu röportaj TransferMerkez.com tarafından yapılmıştır, tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder