İspanya La Liga, her ulus turnuvası gibi UEFA Uluslar Ligi arası dolayısıyla bir ayın ardından tekrar 2 haftalık araya girdi ama bundan bir ay önce girilen ilk lig arasının üzerinden çok çok fazla su akıverdi; çünkü Barcelona lider ve aynı puanda Real Madrid hemen tepesindeydi, Sevilla’nın hiç oralarda işi olmayıp kestaneyi kurtarmaya çalışıyordu. Ara sonrası 30 güne 5 hafta sığdı, Barcelona bu süreçte sadece 7 kez ağları havalandırırken Real yalnızca 2, Sevilla ise tam tamına 14 golle ve ikinci arayı 1 puan farkla “lig lideri” olarak tamamladı. Bugün 8. Hafta itibariyle Sevilla lider, 128 yıllık tarihindeki tek La Liga şampiyonluğunu 1945-46 sezonunda alan ekip o sezonun 8. Haftasını da lider kapatmıştı. Güzel tesadüf. Zaten en olmayacak hikayeler en olmaz tesadüflerle başlamıyor mu?
Joystick Emin Ellerde: Pablo Machin
Playstation veya Xbox kullanan arkadaşlar bilir ki FIFA veya PES tarzı simulasyon oyunları oynarken kontrol mekanizması joystick’i ne kadar iyi kullanırsak oyun mekaniklerine de o kadar kolay uyum sağlarız. Geçen sezon lige yükselen Girona’yı bizim vatan topraklarımızdan pek takip eden olmaz malum. Biz daha çok tepe oluşumlara, süper güç takımlara odaklanırız. Girona’nın pek de takibe değer bir havası olup olmadığı tartışılır zaten. Tabii dışarıdan bakınca… Vasat olarak görülen Girona’nın geçen sezonun 35. haftasına kadar UEFA Avrupa Ligi yarışı içinde olduğunu ve en düşük kalibreli personelinden bile alabileceğinin maximumunu aldığını belirtmek lazım. Bu aralar dillerden düşürülmeyen Real Betis’in spesifik hocası Quique Setien’le birlikte 3 stoperli yapıyı kullanan tek hoca olan Pablo Machin, Premier League’de Middlesbrough ile tek sezonda ligde barınamayan santrfor Cristhian Stuani’den de neredeyse gol kralı çıkarıyordu (Tabii Messi’yi bu dünyadan varsaymazsak). İspanyol hocaları bu konuda tebrik etmek şart kere şart. Stuani zaten iyi oyuncu ama Premier League’de oyuncuya yönelik biçilen bir rol havuzu ve otorite olmadığı için top cambazı değilsen barınman çok kolay değil. Olay biraz daha saf yeteneğe bakıyor fakat İspanya’da durum pek böyle değil. Oyuncudan alabileceği zirve verimi alacak şekilde oyuncu kalıbı hazırlama konusunda İspanyollar yeryüzünde açık ara önde. Belki de son zamanlarda Real – Barca hiyerarşisi bu yüzden bu kadar zorlanmaya başladı özellikle ligde. Çünkü her şeyi sadece oyuncu kalitesiyle açıklayamıyoruz artık.
Eduardo Berizzo sonrası Vincenzo Montella hamlesi ne kadar felaketse Sevilla için Girona’yı La Liga’ya yükseltmesi sonrası ilk sezonunda neredeyse Avrupa’ya götürmenin direğinden dönen Pablo Machin’i takımın başına getirmek o kadar nokta atışı diyebiliriz rahatlıkla. Felsefe olarak çok doğru bir temele oturduğunu söylemek lazım hocanın. Sevilla’nın yaz transfer sirkülasyonu sonrası 2. Bölgedeki pas döngüsünün ana sac ayaklarının belirlenmesi, savunmada geçen sezonki gibi 3’lü mü yoksa 4’lü savunmaya mı döneceği gibi belli başlı belirsizliklerin beklenmesi gayet kabul edilebilir başlangıç sendromları aslında.
Oyunu ve son servisi çizgi üzerinden karar vermek, merkezi ilk servis olarak kullanmak, bunlar Pablo Machin’in oyun anlayışındaki temel enstürmanlar. Geçen sezon Alex Granell ve Pere Pons ikilisiyle sürekli wing-back’ler Johan Mojica ve Pablo Maffeo’yu son çizgiye seri şekilde indirip Cristhian Stuani ve Portu ikilisini nefis beslemişlerdi. Stuani 21 skor yaparken Portu da Borissia Monchengladbach forması giyen Lars Stindl’ın ardından –bana göre- en iyi sahte 9 performansına imzayı çakmıştı. Portu sol iç forvetti ama gole en az Stuani kadar yakındı, oyunun temel dinamiklerinden biri; 2. Bölgede olabildiğince genişlersin ki pas dolaşımı kesilmesin. Çünkü hücum alandan beslenir. 3. Bölgede ise daha dar olman gerekir çünkü kaleye yakın oynamalısın. Son dönemde Ricardo Quaresma gibi sürekli çizgiyi kullanan oyuncuların değeri bu yüzden azalma gösterdi. Bu anlayışta ikinci bölgedeki genişliği wing-back’ler Maffeo ve Mojica, 3. Bölgedeki yoğunluğu ise Portu karşılaşmıştı.
Sevilla’da da ana kurgulamasından pek vazgeçmedi. Tüm hazırlık müsabakalarında ve ligde şu ana kadar savunmayı yine 3 stoperden, sağ wing-back’i Jesus Navas’tan, sol wing-back’i Sergio Escudero’nun sakatlığında Guilherme Arana ve Aleix Vidal rotasyonundan oluşturdu. Yine 2 merkez orta saha ve 2 iç forvetle birlikte sezona başladı ama ligin en vasat 2-3 takımından biri olan ve yeni yükselen Rayo Vallecano galibiyetiyle başlayan sezon devamında 2-3 haftalık sallanma yaşandı. Milan’dan kiralanan Andre Silva, ilk hafta 3 golle gövde gösterisi yapmasına rağmen hücumda nümerik ve sayısal olarak çoğalamama sorunu beliriverdi. Daha sonrasında açık konuşalım 2-3 haftalık kısımda Andre Silva’nın performansı düştü, hat-trick’in ekmeğini yedi. Hücumda da pas kalitesi ve son tercihler beklenen averajın altındaydı. Hem orta alandaki build-up oyununu hem de ceza sahasında çoğabilmeyi talep ediyordu “başarı”. Bu, Pablo Machin’in kendi oyun formasyonundan vazgeçmesi demekti. Vazgeçti… Çünkü başarı için inovasyon gerekir.
Takımın Yüreği: Ever Banega
Endülüs derbisi hezimetinden sonra hoca, temelini attığı yapıdan bazı işlevsiz, fazlalık taşları inşaa yıkılmadan çıkarma faaliyetini göstermeye başladı. Örneğin, geriden oyunu kurarken savunma önü oyun kurucusu Roque Mesa’nın performansının ortalama altı kaldığını gördü. Hem müdafaada çok agresif ve alan parsellasyonu yapamıyordu hem de geriden oyunu iyi dağıtamıyordu. Arkada 3 sadece savunmadan görevli isim varken orta alan ünitesinden bir personeli de savunma gücü yüksek prototipte kullanmaya pek gerek yoktu. Ama Mesa’yı keserse 2. Bölge fazla elegan kalacak ve her dikine top savunmanın kucağına düşecekti. Örnek açısından bu sorunu Community Shield mücadelesinde Chelsea de City’ye karşı yaşamıştı. Atılan her dip top savunma önüne düşüyor ve geride kalan 6 oyuncunun savunmadaki tek işlevi geriye koşmaya çalışmak oluyordu.Çözüm; Roque Mesa’nın agresifliğinden vazgeçip hem regista kullanabilmek (topu daha iyi çıkarmak adına) hem de cephede en azından sayısal olarak direnç göstermekti. Hocanın ilk aklına gelen de şu aşamada takımın yüreği haline gelen Ever Banega’yı “regista” rolüne evirmekti. Bu manevra hem Sevilla için hem de Banega için “cuk” diye bir ses demekti. Şunu iddia edebiliriz: Pablo Machin’in verdiği rol, Ever Banega’nın kariyerinde kendisine biçilen en iyi rol olabilir. Savunma önünde tek olarak ve regista rolüne geçtiği son 5 maçta maç başına 60 pasta %90 isabet, %65 uzun top isabeti, maç başına 5,7 dribbling ve %83 başarı, 8.4 başarılı defansif aksiyon, 11 sahipsiz top kazanımı, 2 kilit pas, ~2,5 derin top, yine maç başına 20 öne pas ve 9 rakip üçüncü bölgeye pas gibi nefis parametrelere ulaştı. Ligin en yüksek frekansta derin top kullanan takımı olmalarında Banega’nın payı çok büyük. La Liga’nın en fazla “akılcı pas” ve 3. Bölgeye en fazla top atan ilk 20 isminden biri. Kısacası Seda Sayan’dan “Yanıyorum söndürelim mi?”
Tabi ki tek hamleyle iş oldu-bittiye dönüşmedi. Ever Banega’yı tek savunma önü top dağıtıcısı olarak kullanmak, iyi kombinlemenezse kazanılması imkansız kumar. Aslında Banega’yı az buçuk gözleyenler oyuncunun fizikal oyunu pek sevmediğini ve temastan kaçan oyuncu olarak tanımlayabilir ama Banega zindelik olarak da beklentinin çok üzerinde oyuncu. 8 maçta 27 “tackle” ve toplamda 58 ikili mücadele kazanmasıyla topsuz temaslı oyunda takımın öncü ismi. Dolayısıyla esasen Roque Mesa ve agresyonuna pek ihtiyacı kalmadı artık Pablo Machin’in. İhtiyacı, o agresyonu kantitatif olarak kompanse edebilmekte. İşte orada devreye mikro-coaching giriyor…
Formül: Sarabia – Banega - Navas
Hoca Machin, hem Banega’yı doğru personel(ler)le kombinlemek hem de ceza sahasına geçen sezonki gibi +1 oyuncu (Portu) sokmak için Mesa’nın kesilmesi sonrası yapılacak mikro operatif işlerin başında oyun temelinin kurulduğu 2. Bölge yapılanmasıydı. Gerek Franco Vazquez gerek Pablo Sarabia pas paternlerini sahaya dökebilecek ama ilk 4 haftada fazla ön alanda kalmış oyunculardı. Zaten Andre Silva’nın yanına +1 oyuncu ilavesiyle Sarabia – Vazquez ikilisinin o kadar ilerde lokasyon alması gerekli değildi. İlk etapta kenar orjinli Sarabia’nın kenar bek olarak oynayabileceğini düşünmüştüm çünkü o tempoyu kaldırabilirdi. Çizgiyi iyi kullanırdı, oyun içi etkinliği yüksekti, çevre kontrolü yapan oyuncuydu. Fakat büyük konuşmak gibi olmasın ama hiç kimse Pablo Machin’in Pablo Sarabia’dan bir 8 numara çıkarabileceğini düşünmemiştir yüksek ihtimal. Hem daha az kullandıkları pas oyununa hem de direkt oyuna –kurucusu dışında- en yüksek katkıyı veren oyuncu gibi şimdilik. Arkada takıma iyi rota çizen oyuncu varsa rakibi toplu – topsuz merkezden delen Sarabia’yla penetrasyon oyununu müthiş oynayabilirdi Sevilla. Aynı zamanda Sevilla’nın pas paternlerinin ana sac ayaklarını da oluşturmuş oldu. Oyunu sağ kenar üzerinden işliyorlar ve takımın en fazla şut pası veren, en fazla gol şansı üreten, rakip yarı sahada en fazla isabetli pas yapan, 3. Bölgeye en isabetli top atan üç ismi Ever Banega – Pablo Sarabia – Jesus Navas üçlüsü. Hani “Bir taşta iki kuş vurmak” denir ya… Tam öyle. Hem orta alanda Banega’yı iyi kombinledi hoca hem de pasın merkezlerini buluverdi tek hamlede. Aynı zamanda ofansif orta saha Franco Vazquez’i de free-roam yani serbest dolaşımlı 8,5 numaraya devşirdi hoca. Tüm bunlar mükemmel bir taktik becerinin ürünü. Üstte bahsettiğimiz olay; oyuncuya uygun rolü vermek çok önemli…
Temel pas ayaklarının önüne gezgin forvet ve Pascal Dupraz’nın takımı ligde tutan o meşhur soyunma odası konuşmasını yaptığı Toulouse’daki son sezonunu inanılmaz rakamlarla geçirmiş Wissam Ben Yedder’i entegre etti Machin. Hareketliliği sayesinde Sevilla’nın ana pas kombinasyonunu destekleyen en önemli isim haline geldi 8. Hafta itibariyle. 90’ların sonunda ANAP-DSP-DTP koalisyonunu dışarıdan destekleyen CHP gibi. Zaman zaman yapılan ön alandaki baskıda işçiliği yapan da o, toplu oyunda ana üçlüye kontak olan da. Yapıya entegre olduktan sonra ceza sahası içinde topla en fazla buluşan 2 takımdan biri oldu Sevilla. Yedder de bundan nasibini aldı, 13 maçta 9 gol 3 asist…
Yeni Mentalite
Sevilla, 5 büyük lig + Türkiye Spor Toto Süper Lig’de haftayı lider kapatanlar arasında topa en az hakimiyet sağlayan takım. Sürekli dikine oynamaya çalışan, yana-geriye pasla vakit kaybetmeyi sevmeyen, topun kıymetini bilen bir hoca için tüm yapılan manevraları göz önüne getirdiğimizde puzzle’ın parça parça tamamlandığını okuyoruz. İki iç merkez oyuncunun hem kendi müdafaa etmesi gereken geometrik alanı hem de rakip bek oyuncusunu karşılayacak parsellasyon ve alan markajı becerisine sahip olması, üstüne üstlük Ever Banega’ya sigorta oluşları omurgadaki dinamikleri müthiş tamamlıyor. Daha derine indiğimizde Simon Kjaer’dan üç stoperli yapının tepe stoperi ve “kaleci” rolü çıkarmak bir başka müthiş iş. Şimdiye kadar oynanan bantta maç başına 10 başarılı defansif aksiyon, %86 pas isabeti, %70 hava topu kazanma oranıyla arkaya düşen ne varsa topladı herif. Herhangi birim zamanda oluşan pozisyon açığını da iyi dolduruyor ve partnerinin yerini alıyor. Değerli oyuncu yapıda…
Tüm taktiksel manevralardan sonra çok kısa süre içerisinde ligin en kaliteli hücum eden ekiplerinden biri haline geldi Sevilla. Hep Carlo Ancelotti için söylenir “Herhangi bir takıma kendi felsefesini Ancelotti’den daha kısa sürede kimse enjekte edemez” diye. Pablo Machin belli ölçüde zorlandı ama yine de çok kısa süre içinde raya oturdu takım. La Liga’nın en kaliteli şut çeken ve hücum niteliği en yüksek ikinci ekip Sevilla. Gollerinin %60’ını akan oyundan atan takım ve bunu olabildiğince direkt oynayarak yapmaya çalışıyorlar. Oyunu 2. Bölgede en az kabul eden takım mesela, ya 1 yada 3. Bölgede aksiyon halindeler sürekli. Hem merkezden hem çizgi üzerinden sürekli rakibi delebilen oyun konsepti ve oyuncu grubuna sahipler. Pablo Sarabia, Jesus Navas, Guilherma Arana, Aleix Vidal, Franco Vazquez, Wissam Ben Yedder vs.. Çok direkt oynamalarına rağmen top kayıp rakamları lig averajının altında, verim beklentinin çok üzerinde. Lig açılışından ilk araya kadar yalnızca 8 gol, son 17 günde 6 adet 90 dakika ve toplamda 20 gol…
Önlerinde ara sonrası ilk Barcelona deplasmanı bulunuyor. Oradan ne şekilde çıkmak önemli çünkü artık Barca için rakip sayısı birden fazla. Eğer oradan olur da Real Madrid’e karşı olduğu gibi sağ çıkabilirlerse içerde Huesca, Espanyol ve Real Valladolid, dışarıda Real Sociedad’la birlikte Avrupa için iki Akhisar mücadelesi onları bekliyor. Takvim, açılış için fena değil sanki. Endulüs derbisinde atılan tokatla uyanan dev, kapitalizm bataklığından çıkma uğraşındaki La Liga’ya yeni bir ihtilal getirebilir mi? Rüzgar arkalarında, vites ellerinde, Real – Barca yorgun, zemin uygun. Neden olmasın ki?
Hazırlayan: Çağan KESMEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder