24 Eylül 2018 Pazartesi

Röportaj: Cüneyt Kaşeler


          Transfer Merkezi'nin bugünkü konuğu; olaylara yaklaşımıyla spor medyasındaki diğer isimlerden ayrılan, ezber bozan tarzıyla spor gazeteciliğinin nasıl yapılması gerektiğini gösteren Lig Radyo spor yorumcusu Cüneyt Kaşeler.

          Spor dünyasında pek çok insan var ama çoğu ilgi peşinde, işini ezbere yapan insanlar. "Yahu kim var bu spor medyasında donanımlı, farklı biri?" diye düşünmeye gerek yok. Tanıdığımız, içimizden biri olan Cüneyt Kaşeler burada. Cüneyt Kaşeler ile -çok da vaktini almadan- hoş ve öz bir söyleşi yapmak istedim. O da bu daveti geri çevirmedi, kendisine çok teşekkür ediyorum. Geçelim söyleşiye...

Sevgili Cüneyt Kaşeler... Kaç senedir radyocusunuz ve bu radyocu olma hikayesi nasıl başladı?
          Uludağ Üniversitesi'nde okurken özel radyolar açılmıştı. Ben de İstanbul'da Kent FM 101'in iyi bir dinleyicisiydim. Kafama radyocu olmayı o zaman koydum. Dinleyicisi olduğum Mete Avunduk'a bu fikrimi açtım. İlk yer boşaldığında, Kasım 1994 yılında radyoculuğa başladım.

Biraz daha geriye gidersek; çocukken ne olmayı hayal ederdiniz? Nerede ve nasıl bir çocukluk dönemi geçirdiniz?
          Fatih, Çarşamba doğumluyum ancak 4 yaşımdan sonra Gayrettepe'de geçti çocukluk ve gençliğim. Sokakta top oynayarak, tribün kovalayarak geçti çocukluğum. Çocukken tek hayalim dünyayı dolaşmaktı. Bunun için büyükelçi olmayı istiyordum.

İyi bir dinleyiciniz olarak hayatınızda Charles Bukowski ve Liverpool'un önemli bir yere sahip olduğunu biliyorum. Bukowski okumak size ne kattı ve Liverpool sevgisi nereden geliyor?
          1992 yılında Bursa'da üniversitede Bukowski'yi tanımadan onun gibi bir hayat yaşıyordum. Bir gün ev arkadaşım Hakan Turutoğlu önüme Bukowski'nin "Kasabanın En Güzel Kızı" kitabını attı. "Senin orijinal sandığın hayatı adam yaşamış anlatmış." dedi. O andan itibaren Bukowski ile ilgili ne bulduysam okudum. Bana ne kattı? Yalnız olmadığımı, hayatta benim gibi düşünenler olduğunu anlattı. Bir nevi yaşama gücü verdi. Kazanmayı, başarmayı çok da önemsememenin kötü bir şey olmadığını anlattı. Kendime güvenimi o kitaplarla öğrendim desem yalan olmaz. Liverpool biz çocukken çok popülerdi. Rush vardı çok severdim. İşçi takımı olarak geçerdi hoşuma giderdi. Beatles o şehirden çıkmıştı. Tüm bunlar sempatik gelmişti. 80'lerden beri sempatim var.

Tüm bu şeyler bir yana, neden radyo? Görselliğin ve popüler kültürün esiri olunan, insanların TV başında zapladığı bir dünyada siz hep radyoda kalmak istediğinizi ve radyo içerisinde mutlu olduğunuzu belirtiyorsunuz. Bunun nedeni nedir?
          Radyoda kelimelerle resim çiziyoruz. Dinlerken insanların kafasında bir resim canlanıyor. Konuya göre bu birçok kişide farklı resim olabiliyor. Radyo dinlerken hayal kurabilir ve radyoda kişi ile içinizden sohbet edersiniz. Televizyon ise çok gerçek ve hayale yer yok. Sadece konuşan adamları orada görmek sıkıcı. Benim açımdan da orada olmak cazip değil. Ben içerik sahibiyim. İçerik radyoda çok daha iyi anlatılıyor. Gerçi TV izlerken de artık elimizde cep telefonu bakmadan izliyoruz. Bir de TV'de reyting kaygıları çok yüksek ve bu insanları olamadığı gibi davranmaya itebiliyor. Ben TV'de olacaksam bu kriterlere göre olmayı seçiyorum. İhtiyacım olan parayı tamamen radyodan kazansam asla TV'de olmam son tahlilde.

Yavaştan Fenerbahçe'ye geçmek istiyorum. Fenerbahçe bir değişim içerisinde. Ali Koç ve ekibi zorlu süreçlerden geçiyor. Benfica maçları, 3 hafta üst üste mağlubiyet. Konya galibiyeti taraftarları biraz olsun rahatlattı. Şimdi Beşiktaş derbisi var. Toparlayalım, genel olarak tüm olan bitenleri de göz önünde bulundurursanız, Fenerbahçe'nin bu değişim sürecine bakış açınız nedir?
          Bence Fenerbahçe'de olan değişim değil dönüşüm. Dönüşüm özünü de değiştiren hareketttir. Dönüşüm sancılı olur. Fenerbahçe de bu sancıları yaşıyor. Elbette bu dönemde futbol şubesinde gerçekleşen dönüşümün sonuçlara bağlı olması, sancıları arttırıyor ancak kurumsal ve mali yapısıyla Fenerbahçe'nin gittiği yolun doğru olduğuna inanıyorum.

Phillip Cocu... Cocu'yu nasıl buldunuz? Özlenen Fenerbahçe hayalini gerçekleştirebilecek bir ışık veriyor mu size?
        Cocu hem futbolculuk hem de teknik direktörlük kariyeriyle başarılı bir spor adamı. Ancak her başarılı kişi, her ortamda başarılı olur diye bir kural yok. Önemli olan Cocu'ya başarılı olacağı ortamı yaratmak. Yaratamazsanız başarısız olur. Maalesef saha sonuçları itibariyle Fenerbahçe'de gittiği yön başarısızlık. Bu, Cocu kötü hoca olduğu için değil, ortamın onun başarılı olmasına uygun olmadığı için diye düşünüyorum.

Peki ya Damien Comolli? Kendisi ile hiç konuşma fırsatı buldunuz mu? Fransız sportif direktör hakkında ne düşünüyorsunuz doğru tercih mi sizce?
        Comolli, uzun yıllar Premier Lig'de çalışmış bir profesyonel. Türkiye onun için de çok yeni ve farklı bir deneyim. Üstelik daha önce tecrübe etmediği mali fair play kurallarıyla da karşı karşıya. Yine de ben transfer döneminde başarılı olduğunu düşünüyorum. Ancak Comolli'yi sadece transferlerden sorumlu yönetici olarak değerlendirmek hata olur. Fenerbahçe'nin gelişmiş Avrupa takımları yapısına kavuşturulması yolunda yapacaklarının daha önemli olduğunu düşünüyorum ve hakkında değerlendirme yaparken ölçütün transferler değil, futbol şubesinin dönüşümü olduğuna inanıyorum. İnsan olarak da göründüğünden daha esprili ve sıcak bir insan diyebilirim.

Türk futboluna da değinelim. Yabancı oyuncu kuralı sürekli konuşuluyor. Yabancı sayısı düşünce hakikaten Türk futbolu bir gelişme gösterir mi? Sizce ne yapmak lazım?
        Ben sorunun yabancı sayısı değil, Türk futbolunda öz kaynak ve eğitimcilere yapılan yatırım olduğunu düşünüyorum. Siz öz kaynak düzeninizi Almanya, Belçika, İngiltere hatta Hırvatistan düzeyine getirirseniz genç oyunlar yeteri sayıda çıkar ve formayı alır. Dünyada yabancı sayısını kısıtlayarak başarıya ulaşan ülke yok. Ancak elbette yabancı oyuncu kriterlerini belirleyebilirsiniz. Belirli yaş altında olmaları ve belirli sayıda milli olma zorunluluklarını getirebilirsiniz.

Biraz önce de değindik, kapanışı böyle yapalım. Zagreb maçı sonrası oynanacak Fenerbahçe - Beşiktaş derbisinde bizleri neler bekler? Fenerbahçe faciaya uğradı desek yalan olmaz. Maçın belirleyici noktaları neler olur?
        Fenerbahçe için Zagreb maçı sonrası Beşiktaş maçı final haline geldi. Alınacak olası kötü sonuç, Fenerbahçe'de radikal değişikliklere yol açacaktır diye düşünüyorum. Fenerbahçe ideal kadrosuyla sahada olacaktır. Tribünlerin de tıklım tıklım ve oyunun içinde olacağını söylemeye gerek yok. Bu maçta teknik direktörün vereceği taktikten çok tribünlerin vereceği taktik öne geçer. Fenerbahçe ilk golü bulursa kazanma şansı olur, ancak geri düşerse sezon boyunca aldığı kötü sonuçlardan dolayı tribünlerden gelecek olası tepkiler nedeniyle maç zora girer. Saha içine girersek Slimani, Benzia, Ayew, Jailson, Şener ve Harun'un performansları belirleyici olur. Beşiktaş'ta Medel ve Negredo'nun yokluğunda Şenol Güneş'in çıkaracağı orta saha kurgusu ve Şenol Güneş'in ruh hali Beşiktaş adına belirleyici olacaktır.

Röportaj: Reha KAZAR
Transfer Merkezi

Transfer, Röportaj, Araştırma, Analiz

www.TransferMerkez.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder