Transfer Merkezi'nin bugünkü konuğu İstanbulspor'un başarılı teknik direktörü Yalçın Koşukavak.Genç teknik adam ile alt liglerdeki sorunlardan, teknik direktörlerin ülkemizde yaşadığı sıkıntılara kadar birçok konuda konuştuk. Buyurun keyifli röportajımızı hep birlikte okuyalım.
Hocam röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Sizi tanıyabilir miyiz? Futbolculuk ve hocalık kariyerinizi anlatır mısınız?
Ben 1972 İzmir doğumluyum. Altay altyapısında futbola başladım, sonra birçok kulüpte futbol oynadım. 2004 sezonunda Reha Kapsal hocam ile birlikte ilk antrenörlük deneyimine Ankaraspor’da başladım. İlk antrenörlük deneyiminde de şampiyonluk yaşadım. Bu da benim için mutluluk verici bir başlangıç oldu. Ondan sonra 12 sezon Reha Hoca'yla TFF 1.Lig ve Süper Lig takımlarında çalıştım. İstanbulspor’a gelmeden önce Altay’ın krizli bir döneminde, ligin bitmesine 12 hafta varken camia büyüklerinin ricasıyla takımı devraldım. Kalma ihtimalinin çok az olduğu bir dönemde aldığım Altay’da maalesef küme düştük. Ondan sonra İstanbulspor benimle ilgilendi. Geçen sezon başı İstanbulspor’a geldim. Hedeflerime uygun bir takımdı, proje takımı olacağını düşündüğümden, fiziki şartlar ve tesisi iyi olduğundan ben de isteyerek geldim buraya. Ekonomik anlamda çok rahat olan bir kulüp değil İstanbulspor, çünkü bir ailenin sırtında kulüp. Belediye takımı değil, önümüzde bir Süper Lig takımı yok oyuncu desteği verecek. Kendi yağımızda kavrulan bir takımdık, genç oyunculara ilgim olduğundan dolayı kulübün vizyonuyla da örtüştüğümü düşündüler ve beni çağırdılar. Geçen sene takımımızın hedefi ligde kalmaktı, 7-8 tane 3.Lig’den şampiyon olan oyuncularımız vardı kadroda. 7-8 tane de U21 transferi yaptık. Toplamda 14 transfer yaptık. Ligde kalalım derken, ciddi puan topladık, 71 puanla maalesef çıkamadık 1.Lig’e. Böyle olunca bir anda beklentiler değişti. Ekonomik anlamda geçen seneki İstanbulspor’un oyuncu başı maliyeti 60.000 TL idi, bu sene 90.000 TL. Siz bir antrenörü sürekli tabelayla sorgularsınız aklı başında bir antrenörde bu rahatsızlık yaratır. Çünkü antrenörün daha derin düşünmesi gerekir, daha hakiki işleri vardır. Kulübün ekonomisi, öz sermaye yaratmak, sportif başarı yakalamak. Bu parametrelerle birlikte bir kulüp kültürü yaratma peşindeyiz. Bunu da geçen sezon başardık. İstanbulspor’un bir kültürü var, oyun sistemi var, felsefesi var. 71 puanla şampiyon olamadık, diğer grupta Manisaspor 65 puanla şampiyon oldu. Nasip olmadı, Ümraniyespor 8-9 tane maçı uzatmalarda kazandı, kimse yanlış anlamasın, onların başarısına leke sürmek istemiyorum, futbolda bunlar var. Şampiyon onlar oldu, biz de hak etmiştik ama. İstanbulspor önemli şeyler ispat ediyor aslında baktığımızda. Genç oyuncu politikasıyla, büyük paraların büyük goller atamayacağını gösteriyoruz futbolumuzda. Bu seneye gelince beklentiler yine yükseldi. Ama biz yine dengeli bir kadro kurduk, felsefemizi devam ettirdik. Zor bir gruptayız, rakiplerimiz oldukça güçlü, bireysel yeteneği ve tecrübesi yüksek isimler bulunduruyor. Kağıt üzerindeki geçmişle maç kazanılmıyor, şampiyon da olunmuyor. 17-18 yaşındaki çocuklarımız var kadromuzda, şans vermeye çalışıyoruz. Deneyimli oyuncularım var, harmanlıyoruz. Deneyimli oyuncudan kastım, 2.Lig’de 2. senesini oynaması. 95 doğumlu oyuncu ikinci senesini oynuyorsa bu ligde benim için deneyimlidir. Geçen seneden daha zor bir ligdeyiz. Puan durumuna bakın, lider iki maç kaybetsin altıncı olabiliyor. Bu zor ligde hedeflerimizi gerçekleştiririz umarım.
Yalçın hocam, kabul etmek gerekirse futbolculuk kariyeriniz üst düzey değil, ama teknik direktörlük kariyeriniz gayet başarılı gidiyor. Birçok milli futbolcunun başarılı olamadığı bu meslekte başarınızı neye bağlıyorsunuz?
Soruyu gerçekten beğendim. Kendimi ifade etmeye çalışayım. Bir kere çıraklığını yapmadığınız bir işin ustalığını yapamazsınız. Ben 12 sene çıraklık yaptım. Ben futbolla yaşayan bir adamım, benim hayatım futbol. Başarımı da buna bağlıyorum. İstanbulspor tesislerinde yaşıyorum, ev tutmadım. Eşim ve çocuklarım İzmir’de. Ben tesisten ayrılırsam futboldan uzaklaşacağımı düşünüyorum. İzmir’de Karşıyaka’da çalışırken de evim 15 dakikaydı tesise ama haftada üç gün tesiste kalıyordum asistan koç olmama rağmen. Antrenörün bence sürekli düşünmesi ve üretmesi lazım. Klişe, geçmişten kalan üç beş öğretiyle sürekli başarılı olamazsınız. Ben o arkadaşlar bundan dolayı başarısız demiyorum. Ama biraz daha konunun üstüne eğilmek, ihtisas yapmak lazım. Modern futbolu takip edip, antrenmanları takip etmek lazım, bunları uygulayabilmek lazım. Futbol her geçen gün değişiyor, teknoloji çok ciddi kullanılıyor futbolda. Bir şeyler ölçülebiliyor, ve bu ölçümlerle geliştirilebiliyor. Ben bu işlere çok hassasiyet gösteriyorum. Dünya futbolunda diğer antrenörler neler yapıyor, özellikle bu konuyla aşırı ilgileniyorum. Hangi işi yaparsanız yapın, ruhunuzu katmazsanız başarılı olamazsınız. Ama maalesef bizim ülkemizde geçmiş satın alınıyor. Bu cümle belki biraz ağır kaçabilir, alınan arkadaşlarım da olabilir ama alınmalarına lüzum yok gerçek böyle. Bir kere beni seçecek birisinin beni değerlendirebilecek bilgiye sahip olması gerek. Orası maalesef yok. ‘’Kişiye mi iş, işe mi kişi?’’ cümlesini sorguluyoruz. Avrupa’da kariyer, iş kalitesi iş yaparken maalesef bizde ikili ilişkiler iş görüyor. Bizim ülkemizde çok başarılı antrenörler var Fatih Hoca, Şenol Hoca, Ersun Hoca, Aykut Hoca gibi. Onlarda bu zorlu süreçlerden geçmişlerdir. Herkesin bir hikayesi var. Kısacası antrenörün işiyle sorgulanması gerekir. Benim işi almam için senle, onla, bunla iyi geçinmeme gerek yok. İşimizle seçilmediğimizde de maalesef gelişemiyoruz.
İstanbulspor kulübü ve bu kulüpteki çalışma şartlarınız hakkında neler söylemek istersiniz?
İstanbulspor kulübü, bir teknik direktörün üretkenlik anlamında başarılı olmasını sağlayan bir kulüp. Çünkü bu kulüp bana inandığından dolayı, çalışma şartları, araç-gereç gibi konularda çok büyük destek alıyoruz yönetimden. Ben geldiğimde fiziki anlamda bir tesisimiz vardı ama fitness salonumuz yoktu, antrenman araç gereçleri yoktu, antrenör odası yoktu, analiz odası yoktu, toplantı odası yoktu. Bir sezon öncesine ait bir tane görüntü yoktu, şimdi İstanbulspor’un çok ciddi bir datası var. Hem kendi maçları, hem de diğer liglerle ilgili ciddi bir datamız var. Her oyuncuya ulaşabiliyoruz. Biz 6 kişi çalışıyoruz teknik heyette, yönetimimiz de sağolsun. Önce kendinizi inandırmalısınız. Bizim çalışmamıza yönetimimiz saygı gösterdi. Bu imkanları sağladık. Futbolda çok fazla detay var, bazen biz emin olun 6 kişi yetemiyoruz. Her hafta iki antrenörümüz şehir dışında, bir antrenörümüz kadroya girmeyenleri çalıştırıyor. Bir oyuncuya 300.000 TL vereceğimize, oyuncuya 100.000 TL veriyoruz, fiziki şartları toparlıyoruz. İstanbulspor’un hatırı sayılır bir tesisi var şu anda. Bunları tek teklifle yaptı yönetimimiz. Sezon başı kampı 100.000 TL. Yönetim kampı nerede yapacağımızı sordu, İstanbulspor’un tesislerinin de yeri gerçekten iklim olarak kamp yapmaya uygun, iki tane sahası var. Ben başkana dedim ki ‘’Başkanım siz bana 100.000 TL’yi verin, ben kampa gitmeyeyim.’’ Daha yeni gelmişim, böyle deyince tabii şaşırdı yönetim. Dedim ki 10 gün oraya gideceğiz, 10 tane takım var. İki saha var, ben kamptan verim alamayacağım. O parayı fiziki şartlarda kullanma teklifinde bulundum, kulübün demirbaşı olacak sonuçta. Yönetimimiz bu fikrime sıcak baktı ve artık gelenek oldu kulüpte. Yaz kampı yok, kış kampı var. Fiziki şartlar çok iyi artık İstanbulspor’da. Ben buradan giderken, benden sonra antrenör arkadaşlara da güzel bir çalışma ortamı bıraktığımı düşünüyorum.
Hocam, İstanbulspor’un bir transfer politikası var mı? Bunu bize anlatabilir misiniz?
Tabii ki politikamız var. Bir politikanız olmalı zaten doğru veya yanlış. Politika olmazsa siz de olmazsınız. Ekonomik şartlar doğrultusunda bir model oluşturmak lazım. İstanbulspor genç oyuncularla oynamak zorunda, buna da tamam. Genç oyuncuyu herkes diyor, önemli olan doğru genç oyuncuyu almak. Scout programlarımız var. Buralardan çok oyuncu izliyoruz, tanımadığımız U21’den 3.Lig’den oyuncular izliyoruz. Zamanımız varsa beğenirsek çıplak gözle de izliyoruz. İstanbulspor’a uygun yapıda mı, birçok farklı özelliğine bakıyoruz.
Engin Baytar, İbrahim Halil Çolak, Muhammed Demirci, İbrahim Yılmaz gibi Süper Lig’i görmüş ama düşüş yaşamış bazı oyuncuları kadronuzda bulunduruyorsunuz. Bir zamanlar Altınordu bu tarz transferlere imza atıyordu. Bu da transfer politikasının bir parçası mı?
Kulübün böyle bir politikası olmaz diye düşünüyorum ben açıkçası. İstanbulspor 10 senedir izole olmuş, büyük badireler atlatmış, alt liglere düşmüş. İstanbulspor kadrosu genç bir kadro, bir oyuncuyu transfer ediyorsak o oyuncuyu çok irdelememiz lazım. Parçanın takıma uyup uymayacağını öngörmek lazım. Saydığın oyuncular dediğin gibi düşüş yaşayan oyuncular. Sorunlu oyuncu, performansı kötü oyuncu demişler. Biz etiketlemeyi çok seviyoruz. ‘’Deli, manyak’’ gibi.. Bu çocukları transfer ettiğimde bana da çok olumsuz söylemler geldi. Oyuncu yetenekli, bu yeteneği kazanabilir miyiz diye düşünüyorum. Ben kendi yeteneğime de güveniyorum ve bu transfere ondan dolayı izin veriyorum. Şükürler olsun başarıyorum da. Israrla oyuncuların üstüne gidiyorum. Bu oyuncuları alırken bana ‘’Deli misin, niye uğraşacaksın’’ diyenleri duydum. Ben etiketlenmiş oyuncularla yüz yüze konuşunca, oturduğumda onları harekete geçirecek frekansı yakalıyorum. İletişimime çok güveniyorum. İnşallah bu futbolcu kardeşlerimizi de yeniden kazanır ülke futbolumuz.
İstanbulspor’un sahada daha sistemli bir görüntüsü var. Bu nasıl oluyor?
Çalışmadan hiçbir şey ortaya çıkmaz. Bu sezon, geçen sezona göre oyuncu kalitesi yükseldi, rotasyon yapabiliyorum. Daha farklıyız bu sezon. Ama bunun da dezavantajı genç oyuncularda oluyor. Genç oyuncularda istikrarı yakalamak zor oluyor. Geçen sezon lig genelinde üç mağlubiyetim vardı, bu sezon 22 maçta 6 mağlubiyetim var. Çok alışık değilim bu duruma açıkçası, sarsıldım da biraz. Fiziksel ve atletik yönden bir çok takımın önündeyiz. Zaten bunu sağlayamazsak taktiksel yönü uygulayamazsınız. İstanbulspor şu anda 5 farklı strateji de oynayabilir. Oyun içinde oyuncuların aksiyonlarının da çok değiştiğini söyleyebiliriz. Avrupa’da oyuncuların hangi aksiyonlarda neler yaptıklarıyla ilgili abartmıyorum 10.000 civarı video var bizde. Biz her hafta video kes-yapıştır oyuncularımıza teorik olarak anlatıyoruz, görüntüyle canlandırıyoruz, sahada pratiğini yaptırıyoruz. Üç farklı aşamayla oyuncularımıza anlatmaya çalışıyoruz. Ben teorisyenim, taktisyenim. Ben hazırlarım, ona hayat veren oyuncularımdır. Oyuncularım bana inanıyor. Hangi skorda, hangi şartta olursa olsun reaksiyon veriyoruz. Başarılıyız, oyuncularımla gurur duyuyorum.
Futbola baktığımızda üç büyük takımların formasını giymiş eski oyuncuların kolaylıkla takımlar alabildiğini görüyoruz. Liglerimiz açıkçası kurtlar sofrasına dönmüş durumda. Sizin gibi hocalarımızın bu konuda zorlanacağınızı düşünüyorum. Siz bu sofrada şansınızı nasıl görüyorsunuz?
Sana şöyle cevaplayayım; ben hangi ülkede teknik direktörlük yaptığımı biliyorum, nasıl bir düzenin olduğunu da biliyorum. Bana kariyerimin nasıl şekillenebileceğini, beklentilerimi sorduklarında bunun cevabı çok zorluyor beni. Benim kendi hedeflerim tabii ki var. Bunları deklare ederken birileri alaycı da yaklaşabilir. Futbolcu kariyeri iyi olan arkadaşlar tabii ki bir adım önde, bunun da farkındayım. Onlar da olacak futbolumuza renk katacak. Herkes antrenörlük yapabilir, benim kabul edemediğim şu var. Onların beş şansı varken, bizlerin maalesef bir şansı var. Biz başarısız olduğumuzda yok oluyoruz. Bir antrenör her zaman başarılı olamaz, bazı zamanlarda işler iyi gitmeyebilir. Guardiola City’de istediğini yapamıyor şu anda kötü hoca diyebilir miyiz? Bizim ülkemizde olay tabelada bitiyor maalesef. Çalışan daima kazanır, Mustafa Reşit Akçay hocaya TFF’den bakın, onun nasıl gelişi olduğu çok belli. 55 yaşında Süper Lig antrenörü oldu. Mustafa Reşit hocaya vahiy mi geldi? 45 yaşında hiç mi yeteneği yoktu hocanın, böyle bir şey olabilir mi? Aşağılarda olunca kıymetsiz oluyor, çok ilgilenilmiyor. Bu ülkede kategorize ediliyor. Şu lig hocası, bu lig hocası. Hoffenheim’in 29 yaşındaki antrenörü gözümüze sokuluyor. 2.Lig antrenörü neden Süper Lig’de takım yönetemesin ki? Süper Lig’de çalışan antrenörlere bir bakın. Aşağıdan hiç kimse gelmiyor. Ersun hoca, Reha hoca, bir iki hoca daha vardı isimlerini hatırlayamadığım. Diğer hocalarımıza bakın hepsi Süper Lig’den başladı. Alt liglerde antrenörlük yapmak zor. Paradan dolayı değil yanlış anlaşılmasın. Özellikle futbol kültürü olmayan şehirlerde işler Süper Lig ve 1.Lig’deki kadar dingin, sakin değil. Çok süratli. Bir oyuncu antrenmana gelmeyebilir, gün içinde değişik işler yapabilir. Profesyonelliği almamış. Üst ligde para veriyorsun ama adam profesyonel ne yapacağını biliyor. Alt ligde sadece teknik direktörlük yapmıyorsun. Yöneticisinden, personeline bir şeyler katabilmelisin. Mesela 2.Lig’de aşırı başarısız antrenör arkadaşlar Süper Lig’de takım çalıştırıyorlar. Ben başarılıyım nasıl çıkarabilirim yukarıya? Kıstas nedir?
Beğendiğiniz teknik direktörler kimler?
Avrupa’da çok iyi teknik direktörler geliyor. Adamlar emek veriyor. Dün twitter’da bir şey gördüm. Lampard, antrenör eğitimine gitmiş. Çok kariyerli oyuncu ya düşünün. Antrenör gelişmezse futbolda bir şey gelişmez. Hala bu ülkede antrenörün bir takımı %5 etkilediği gibi saçma sapan muhabbetler dönüyor. Avrupa’da çok önemli modeller var. Antrenörler çok önemli miraslar bırakıyor. Guardiola’nın mesela bir felsefesi var, topa sahip olarak çok ciddi set hücumlar yapıyor. Bakıyorsun Klopp, ikinci bölgeden hızlı çıkışlarla gegenpressing diye bir şey getirdi. Bielsa bu işin filozofu olmuş, onun tarafından sürekli üretim geliyor. Tottenham’ın antrenörü Pochettino’yu tanıttı futbola. Büyük antrenörlerimizin genç hocalara destek olması lazım, bir şeyleri miras bırakması lazım. Alt liglerde çalışıyoruz, Süper Lig maçı izlediğimizde antrenör felsefesi göremiyoruz. O zamanda direkt rotamızı yurt dışına çeviriyoruz 7/24 dışarıdaki antrenörleri izliyoruz. Ben deli gibi onları inceliyorum, izliyorum. Eğitim, müfredatımız da kötüydü, şimdi biraz daha gelişti ama yine de yeterli değil. Genç antrenörlerimiz var ama model göremiyorlar önlerinde. Teknik direktörlük yelpazesi çok geniş bir şey. Bir kısımda uzmanlaşılıyor ama bazı vasıflar hocada olmuyor. Hepimiz geniş çapta eğitilmeliyiz.
Takım olarak yaş ortalamanız bayağı düşük. Sonuçta alt liglerdesiniz ve az önce de dediğiniz gibi tabela önemli yer tutuyor. Genç oyuncuları oynatmanın riskli olduğunu düşünüyor musunuz?
Genç oyuncuların handikapları var, doğrudur. Peki deneyimli oyuncuların handikapları yok mu? Niye genç oyunculara böyle bakılıyor ? 3-5 haftada antrenör gönderiliyor-getiriliyor dediğin gibi. Düşünüyoruz tabii canlıyız, "Acaba bu genç başımı yakar mı? Genci keseyim tecrübeliyi oynatayım’’ diye düşünülüyor olabilir. Ben tecrübeli oyuncuya düşman değilim, gencin performanslarında git-gel oluyor tabii. Ama oyuncuyu bir noktaya getiriyorsak bunun yaşla pek alakası olmaz. 33 yaşındaki oyuncu da pozisyon hatası yapabiliyor. Tecrübeli de yapabilir hata, genç de. Yapsın genç oyuncu ne olacak ki? Maalesef antrenörlerimiz diken üstünde olduğu için kendilerine göre bir yol çiziyorlar. Ben bu konuda takıntılı değilim. 35 yaşındaki oyuncuyu alsam da yüksek verim almak için elimden geleni yaparım. Yaş değil kulübün politikası önemli olan. Bir de ‘’isimli oyuncu’’ muhabbeti var. İsimli oyuncu dediğimiz şeyler gökten düşmedi ki. Mesela Karşıyaka’da çalıştığımdan dolayı Karşıyaka’dan örnek vereyim. Şimdi orada bir sürü genç oyuncu var. Transfer yasağı var, kriz var başarılı da gidiyorlar. Emre Çolak, Arda Turan Galatasaray’da krizden dolayı piyasaya çıktılar. Konyaspor bunun en büyük örneğini yaşadı. Oyuncu çıkması için krize mi ihtiyaç var? Bu oyuncular zorunluluktan çıkıyor. Mecburiyetten ya.. Transfer açık olsa alacak oraya oyuncuyu ‘’oğlum git 3.Lig’de maç oyna tecrübe kazan’’ diyecekler ve kiralayacaklar.
Alt liglerde yayın olmamasını nasıl yorumluyorsunuz?
TFF aslında yerel kanallarla anlaşıp maçları yayınlatabilir. Kesinlikle yayın olmalı. Gerçekten alt liglerle ilgili veri yok. Federasyona lazım, kulüplere lazım. Oyuncuya ulaşmak çok zor gerçekten. Şimdi mesela bir oyuncu var, transfer ediliyor. Kaç gol atmış, kart yemiş mi bakıyorsun TFF’ye. Sonraki aşamada izleyene soruyorsun, nasıl oyuncu diye. "Basıyor, savaşıyor, güçlü, top dağıtıyor.’’ Sisteme uyuyor mu, hangi mevkilere devşirilebilir, saha içinde ne tür aksiyonlar gösterebilir gibi soruların cevabı yok. Düşünün alt liglerdeki transferleri.
Hocam sorularımıza içtenlikle cevap verdiğiniz için teşekkürler. Emeklerinizin karşılığını almanız dileğiyle. Başarılar dileriz.
Ben teşekkür ederim. Alt liglerin sesi olduğunuz için bizler teşekkür ederiz. Size de çalışmalarınızda başarılar.
Röportaj: Hüseyin KARABACAK
Röportaja katkılarından dolayı Hakan Candan'a teşekkür ederiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder