Merhabalar Sezer. Futbola Bakırköyspor'da başladın. İstanbul şampiyonasında başarılı oldun. Beşiktaş'a transfer oldun. O transferden sonra ''Tamam, ben futbolcu oldum.'' dedin mi? Seni futbolcu yapan o kritik süreci anlatır mısın?
Merhabalar. Hiç bir zaman böyle bir düşünce içine girmedim. Her zaman daha fazla çalışmam gerekiyordu. Bunun farkındaydım. Bakırköyspor ile başarılı maçlar çıkarttım ve göze girmeyi başardım. Yemen Ekşioğlu ve Haluk Duranoğlu hocam tarafından fark edildim ve transferim gerçekleşti.Beşiktaş'ta bir türlü o şans sana gelmedi. Ama yıllarca Çaykur Rizespor forması giydin. 17 yaşında Bank Asya 1.Lig seviyesinde oynamaya başladın, Rizespor ile play-off gördün, şampiyonluk yaşadın, son haftada şampiyonluk kaçırdın, Süper Lig gördün. Rize şehrinin sendeki yeri nedir? Şampiyonluk nasıl bir duygu?
Çaykur Rizespor, benim için gerçek anlamda profesyonelliğin başlangıcıydı. İlk defa profesyonel bir takımda idmanlara ve maçlara çıkacaktım. Benim için ayrı bir heyecan oldu tabii ki. Çok değerli kişilerle çalıştım. Dediğin gibi birçok kez Süper Lig'in kapısından döndük, ben o periyotta hep görev aldım. En sonda Süper Lig'e çıkan takımda banko oyuncu oldum. Şampiyonluk bambaşka, bundan dolayı Rize şehri de bambaşka.PTT 1.Lig'de birçok kez forma şansı buldun ama Süper Lig'de nedense olmadı. Bunu neye bağlıyorsun?
Evet bu konu gerçekten sıkıntılı bir konu. Maalesef sabır yok. Süper Lig'e çıktığımız ilk senede direkt oynamaya başladım ve 7 hafta kadar forma şansı buldum. Bu süreçte ligde ilk 3'teydik sanırım. Sonra bir mağlubiyet aldık, oynamamaya başladım. Sonradan oyuna dahil oluyordum ama bir türlü 11'e giremiyordum. 11'e girmek için çok çalışıyordum ama olmuyordu. Uzun bir süre maç kazanamadık, bir hoca değişikliği oldu. Yeni hocanın aldığı ilk galibiyet Antalya deplasmanıydı. O maç o kadar değerliydi ki, iki takımdan birisi Antalyaspor'du, bizim de 6 puan önümüzdelerdi. O maçta yedeğim, 46. dakikada Ahmet Görkem Görk sakatlandı, o maçta ikinci yarıda oyuna dahil olmuştum ve ikinci yarıda maçı kazanmıştık. Ertesi hafta Beşiktaş maçı var kendi evimizde, ben en son kazanan kadrodayım, iyi oynamışım yine yedeğim. Beşiktaş ve Eskişehirspor maçlarında yine galibiyet yok, Sonra Akhisarspor ile oynadık, o maçta 11 şansı buldum, 3-2 galip geldik. Sonrasında Karabük maçımız var ben oynamayacağım haberini maç sabahı alıyorum, yine düşünülmemişim. O sezon lig bitti, yeni bir sezon başlıyor, yeni gelen hocamız doğal olarak bir önceki sene oynayan oyuncuların performansına bir bakıyor. Benim oynadığım sayıyı görüyor az buluyor tabii. Yani diyeceğim şu ki Türkiye'de her şey performansa dayalı olmuyor. Hocalarımızın zaten kredileri az oluyor, genç oyunculara tanıdığı şans daha da az oluyor. Bizim oynadığımız mevkinin hata şansı az olmasından dolayı, sıkıntılı oluyor. Eğer göze batan stoperlerin hata yapsa bile, arkasında dik duran hocaları oluyorsa Milli takımdan arkadaşlarım olan Semih Kaya ve Serdar Aziz gibi isimleri A Milli takımımıza kazandırıyorlar.Yurt dışında her zaman bir isteyenin oldu. Sporing Lizbon'un ciddi anlamda ilgilendiğini duymuştuk, o bir türlü olmadı. Sonra Mouscron Peruwelz'a transferinin bittiğini duyduk, sonra Metz oldu. Süreci bize anlatır mısın nasıl oldu?
Evet Milli takımda oynamam istenilmemde büyük rol oynadı. Orada izlenilince kendi adımı Avrupa'da duyurmam daha kolay oldu. 2 sene önce Sporting Lizbon, resmi teklif sunmuştu kulübe ama kulüp reddetmişti. Ben bu transferin olmamasına çok üzülmüştüm. Ama yılmadım, çok daha fazla çalışıp Avrupa hayalini gerçekleştirmem gerekiyordu. Senenin başına Mouscron Peruwelz takımıyla anlaşmak üzereydik son anda pürüz çıktı, anlaşamadık. Biz anlaşamayınca Metz devreye girdi, benim maç CD'lerimi izlediklerini ve çok beğendiklerini ilettiler. Anlaşmaya vardık. Transferim de gerçekleşti.
Yurt dışına transfer yapma kararını nasıl aldın? Kolay bir karar değil, bildiğim kadarıyla çok küçük yaşta tatlı bir bebeğin var. Onu bırakıp gitmek zor olmadı? Giderken umduğunu bulabildin mi?
Bu yaşta bu kararı vermek tabii ki kolay olmadı. Benim için güzel bir macera olacaktı Avrupa ama bunun için bazı şeylerden fedakarlık yapmak zorundaydım. Ailemle, eşimle konuştuk ve gitme kararını aldım. İlk bir ay benim için çok zordu. Bu sürede çocuğum ve eşim yanımda değildi, bayağı zorlandım. Onlar yanıma bir ay sonra geldiklerinde ben yeniden doğmuş gibi oldum. İlk gittiğimde kafamda soru işaretleri olsa da, hocamız ve sportif direktörümüzle tanışınca doğru kararı verdiğimi anladım.Yurt dışına transfer yapan oyuncular genelde bazı şeylerden yakınır. Yemeklerden, gittiği yerin kültüründen ve başka şeylerden. Sen ne yaptın? Alıştın mı? Sıkıntı yaşadığın konular var mı?
Ben açıkçası çok sıkıntı yaşamadım. Yemek konusunda ayrım yapmam çok zaten. Diğer konular için de yaşadığım şehirde Türk nüfusu fazla, sağolsun onlar da yardımcı oldu. Sıkıntı yaşamadım.Milli takımımızın alt yaş kategorilerinde bir çok kez forma giydin. Şimdi Euro 2016'ya gidiyoruz. Euro 2016 için beklentin ve çalışman var mı?
Milli Takımımız Fransa'yı garantilemeden önce ben ülkemi Fransa'da temsil etmeye başlamıştım (Gülüyor) Şaka bir yana Euro 2016 için var gücümle çalışıyorum. Umuyorum ki çalışmalarımın karşılığını alırım. Fatih hocamın görev vermesi halinde bayrağımı en iyi şekilde temsil etmek istiyorum.Futbol hayatına nasıl yön vermeyi düşünüyorsun? Henüz yeni gittin ama ilerleyen senelerde Türkiye'ye dönüş planın var mı? Yoksa Avrupa'da mı devam etmek istiyorsun?
Şu an için Avrupa'da futbol yaşantıma devam ediyorum. Umuyorum Avrupa'da devam ederim. Ülkemden herhangi bir teklif geldiğinde onu menajerimle düşünürüz.Her futbolcunun küçük yaşlardan beri idolü vardır. Senin idolün kim? Ve ligimizde oynayan sol ayaklı stoperlerden en çok kimleri beğeniyorsun?
Pique'yi çok beğeniyorum. Ersan Adem Gülüm ve Antalyaspor'da oynayan Diego, aklıma gelen diğer isimler. Diego büyük sakatlık geçirmesine rağmen iyi toparladı.Bildiğim kadarıyla kulüp tarafından Fransızca ders alıyorsunuz. Nasıl gidiyor Fransızca ile aran? Derdini anlatabilecek kıvama geldin mi?
Dersler çok zevkli geçiyor, öğrenmekten başka çaremiz yok. (Gülüyor) Yavaş yavaş başladım, az da olsa konuşuyorum. En azından saha içinde anlaşabiliyorum.
Fransa'nın 2.liginde forma giyiyorsun, Türkiye'de de PTT 1.Lig'de yıllarca forma giydin. İki ligin arasındaki ilk gözüne çarpan farklar neler oldu? Biraz anlatır mısın?
Fransa'nın, Türkiye'ye göre çok tempolu bir oyun anlayışı var. Tüm futbolcular güçlü, zayıf diyeceğimiz oyuncu yok. Yavaş ve zayıf kelimesine yer yok bu ligde.Yurt dışına gittin, artık orada yaşıyorsun. Yurtdışını gördükten sonra ülkemizde sana ilginç gelen şeyler var mı? Varsa bunlar neler?
Trafik kuralları ve çevre temizliği. Trafik inanılmaz burada, herkes uyuyor kurallara ve birbirine saygısı üst düzey.Boş zamanlarında neler yapıyorsun Fransa'da? Takım arkadaşlarınla ilişkin nasıl?
Boş zamanlarımda eşime ve oğluma zaman ayırıyorum. Onlarla Metz ve çevre ülkeleri gezme şansımız oluyor. Metz'in merkez bölgede olması da çok iyi bir avantaj. Almanya, Hollanda, Belçika yakın sayılabilecek mesafelerde. Takım arkadaşlarımla gayet iyiyiz. İnşallah bu iyi ilişki sezon sonu şampiyonluğu getirecek.Bize vakit ayırdığın için teşekkürler Sezer, sana Transfer Merkezi ailesi olarak başarılar diliyoruz.
Ben de sizlere çok teşekkür ediyorum. Transfer Merkezi ailesine ve okuyucularına saygılar, selamlar..
Röportaj: Hüseyin KARABACAK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder