Maçla alakalı bazı anahtar kelimeler belirledim, onlar üzerine konuşmak istiyorum.
Jason Denayer
Denayer göze hoş gelmiş, hocası da beğenmiş, pekala. Fakat bu göze hoş gelmek bir stoperin değerlendirilmesinde ne derece önem teşkil eder, hatta eder mi, stoperin primer görevi nedir, sekonder görevi nedir, o göz kimin/kimlerindir, hoş kimin/kimlerin görecesidir önce bunları düşünelim.
Bir takımın gol atma amaçlı gösterdiği kollektif gayreti nihayete erdirecek bölgedeki kişiler kaç gol attığı ile değerlendirilir, ekseriyetle bu yükü takımların santrforları ve kanat forvetleri çeker. Takımdaki herkesten daha öncelikli olarak.
Bir takımın gol yememe amaçlı gösterdiği kollektif gayrette de, aslan payı stoper, yani durdurucu olması amacıyla mesleğini icra eden, rakibin atağının sonlanacağı öngörülen bölgelere yerleştirilmiş oyunculardır.
Futbola ait bir menkulun gelecek vaat etmesi sportif değil ekonomik bir kaygıdır. Bize ne Denayer'in gelecek vaadinden. Sahibi yapsın bu hesapları.
Denayer’in takımı onun stoper oynadığı bölümde 2 gol yedi mi, evet. O zaman Denayer’in objektif olarak beğenilmesi mümkün değildir, subjektif olarak da göze hoş gelmesi gibi, bir profesyonel için en fazla “cila” niteliği taşıyabilecek bir yaftayla şişirilir. Asli görevini iyi yapmış olsa 2 gol yenmezdi.
Yorum yapmıyorum. Oyunun matematiğini harflendirmeye çalışıyorum.
Topuğunu katarak attığı çalım en fazla video paylaşım sitelerinde tıklanma değeri vaat eder. Futbol takımlarının bunlarla işi olmaz. O hareket Atletico’nun 1 veya 2 golünü sildi mi, zamanı geri aldı mı, hayır. O zaman savunma amaçlı istihdam edilen oyuncunun performans değerlendirmesinde pozitif teşkili yoktur. Fasa fisodur, arkadaş muhabbetidir.
Mascherano gibi, Carvajal gibi adamlar hangi gün kimin gözüne hoş gelmişler, işin içindeki insanların tespitleri biraz mekanik olmalı diye düşünüyorum. Eğer bir stoperin kaç pas arası yapabileceğini, kaç top kapabileceğini, kaç hava mücadelesi girişiminde bulunup kaçını kazanacağını öngörebilecek bir izleme ekibin yoksa o zaman öngörüye değil, istatistiğe dayalı tayinler yapılmalıdır. Yani kaç pas arası yapmış, kaç top kapmış, ve benzeri bir filtrelemeyle. Bu da zaten istisnai durumlar hariç 23 yaş altı oyunculara yönlendirmez, bunları istikrarla birkaç sezondur icra eden, en az 24 yaşına gelmiş, oyunu artık eğitilerek değil, kümülatif maç tecrübesi kazanımıyla kariyeri sürmekte olan oyunculara yönlendirir.
Göze hoş gelme kriteri, futbol mirası yaratamamış ülkelerin oyuncu tespitlerinde dayanak olabilir, Rusya, Türkiye gibi. Eğer kulüpler, bünyesindeki insanların göreceli ve öngörüye dayalı ahkamlarıyla yapılan tespitlere tamah edecekse, o tespit yapan birimlerini sorumluluk alabilen ve utanabilen insanlardan seçmesi faydalarına olur diye düşünüyorum. İyiyse “sayemde”, kötüyse “kısmet değilmiş” ile olmamalı bu iş.
Melo & Telles vs Carole & Jose
Bu tam olarak maçın konusu değil fakat Melo ve Telles oyuna hükmeden, şekil veren oyunculardı. Her oyuncu satılır, hiç sorun değil fakat takım arkadaşları tarafından hükmedilmeye çalışılan oyuna destek verebilen, yine başkaları tarafından verilmiş şekle iyi durumda ayak uydurmaya, kötü durumda mukavemet göstermeye çalışan oyuncular, gidenlerin yerine gelmiş ise, gelen gideni aratır. Etken satıp, yeri edilgen ile doldurulmaz. Carole, Jose, Denayer sahadaki takım ölü eviyse yas, düğün eviyse tef tutarlar. Melo ve Telles ise, ne kadar iyi olduklarından bağımsız olarak o evin ne evi olacağıyla ilgili belirleyici rol üstlenen oyunculardı. Seyretmez, seyri belirlerdi.
Hamza Hamzaoğlu'nun Maç Sonu Açıklamaları
Teknik direktörler, onlara hak görülmüş çalışma alanlarında, onlara tahammül edildiğinin ve bu tahammülün ne kadar süreceğini kendilerinin belirleyeceğinin farkında olmalılar. Layık görülerek görev alan insan, kulübü onurlandırmaz. Birliktelikleri boyunca kulüp onu onurlandırıyordur, o da bu şerefe nail olmaya çalışmalıdır.
“Sistem” dedi, “İstikrar” dedi, çalışan işvereninden bunları talep edemez, işverenine bunları vaat eder. Eğer sen başarı ile giden bir sistemin emarelerini veriyorsan, istikrar senden talep edilir, hiçbirşey vaat etmezken istikrar talep etmek kulübe “ölü bir nikah kıyalım” dercesine aman dilenmektir. Yakışmadı.
Çare bulması icap eden kişilerin olayları kötü değil, çok kötü değerlendiriyor olması, umut dahi besletmiyor. Atletico’yu daima istikrarlı bir kulüp sanması gafletine değinmek bile istemiyorum. Keşke fikir sahibi olmadan önce bilgi sahibi olabilsek, ki artık bilgiye ulaşmak çok kolay, hele ki işiniz bu ise zor dahi olsa peşinde olmak icap ederken.
Ülkemiz yeteneği değil, özveriyi sevdiği sürece bunlar çok olağan, özveriye nitelik katmak ise, vaadiyle barınan değil de, aman dileyerek sığınan insanların yapabileceği türden işler değil. Sorumluluk almayan, ders çıkarmayan insanlar bir projenin parçası da olamazlar, öncülük de edemezler. Hallerinden her daim memnun bir halde, tanıdıkları insanlarla kurdukları organik düzenlerde, al takke ver külah hesabı hayatlarına devam ederler. Profesyonellik nasılsa başkasının yarınlara borcu olur, ona ne, kime ne...
Hazırlayan: Yiğit Can ERTUNÇ
Transfer Merkezi Başyazarı
Abi, sende Denayer'i stoper oynarken 2 gol yedik diye eleştiremezsin. Goller açık ve netti. 1. golü Hakan Balta atmıştır. 2. golü ise bariz kaleci hatası. Denayer bu kadar üzerinde durulup bir şeylerden detaylar çıkarılıp karalanacak bir oyun sergilemedi. Taraftarın beğenmesi, kumaşının iyi olmasıydı.
YanıtlaSil