2 Eylül 2015 Çarşamba

İnceleme: Galatasaray 2015-16

        Geçen sene Aralık ayına kadar geçen süre içinde kabus gibi bir sezon geçiren Galatasaray, 6 Aralık 2014’te oynadığı Akhisar maçıyla birlikte bir diriliş gösterdi. Şampiyonlar Ligi’ne havlu atmanın etkisi ve Hamza Hamzaoğlu’nun taktiksel etkiden çok takıma kazandırdığı mental ve psikolojik artılar birleşince, Aralık ayında hiçbir taraftarı dördüncü yıldız için umutlu olmayan Galatasaray, sezon sonunda dördüncü yıldızı ilk takan takım olma başarısı gösterdi. Ligin kazanılmasının ardından Türkiye Kupası’yla daha da anlam kazanan 2014-2015 sezonu, Süper Kupa zaferiyle de taçlanmış oldu.

        Kazanılan 3 kupaya rağmen kulübün içinde bulunduğu ekonomik çıkmaz, yaz dönemi boyunca yönetimin elini kolunu bağlarken, transfer konusunda da Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın çok gerisinde kalınmasının ardından taraftarlar arasında da büyük huzursuzluğa sebep oldu. Geçen sezon şampiyon olan kadronun iskeletinin korunmasıyla bazı sorunlar sümen altı edildi. Ancak transferin son gününde Felipe Melo ve Telles ayrılıkları, takımı taktiksel ve rotasyon olarak yaşadığı sıkıntıları daha da karmaşık bir hale getirdi.

        Bütün yaz dönemi boyunca kadrodaki oyuncuların sayısını azaltarak masrafları kısma ve kadro maliyetini düşürme çabası içine girerek bir “kayyum” yönetimi gibi çalışan Dursun Özbek yönetimi, kadrodaki eksik mevkilere gerekli transferleri yapmayı başaramadı. Galatasaray ligin ilk 3 haftasında Sivasspor, Osmanlıspor ve Konyaspor maçlarında eksiklerini fazlasıyla tecrübe etme şansına sahip olsa da, transferin son gününde gelen Grosskreutz jokeriyle birkaç bölge aynı anda takviye edilmeye çalışıldı.

GİDENLER
        Sarı-kırmızılılar, kadrodaki şişkinliği azaltmak ve maliyetleri kısmak amacıyla transfer döneminde kadrosundan 18 oyuncusuyla yollarını ayırdı. Bunlara önem sırasına göre azdan çoğa doğru değinelim.

        Geçen sezon Bursaspor’la oynanan kupa finali dışında taraftarların aklında kalacak önemli bir performans sergileyemeyen Sinan Bolat’ın kiralık sözleşmesi sona erdi ve oyuncu Club Brugge’a geri döndü.  Sakatlıklardan yakasını kurtaramayan ve geçen sezon sadece U21 takımında forma giyen Gökhan Zan’la da yollar ayrıldı.

        2005-2006 sezonunda Konyaspor deplasmanında attığı golden sonra, Fatih Terim’in üçüncü döneminin ilk sezonunda kayda değer işler yapabilen Aydın Yılmaz’a tanınan “Galatasaray’ın çocuğu” kontenjanı bu sezon sona erdi. Son sakatlığının ardından geri dönebilmek için fazlasıyla çalışsa da Aydın’ın Galatasaray kariyeri kulübün küçülme senesinde sona erdi ve oyuncu bonservissiz olarak Kasımpaşa’nın yolunu tuttu. Fatih Terim döneminde önemli şanslar yakalayan bir diğer isim olan Yekta’yla da yollar ayrıldı. Fatih Terim'in üçüncü döneminde zaman zaman saman alevi gibi parladığı maçlar olsa da geçen sezon görev aldığı birkaç maçta Yekta’nın performansı bir hayli sorgulanmıştı. Yekta da bonservisi elinde olarak Sivasspor’a gitti.


        Bursaspor’un şampiyon olduğu sene kariyerinin en iyi sezonunu oynayan ve o sezondan sonra o çizgiyi bırakın yakalamayı, yanına dahi yaklaşamayan Sercan Yıldırım, geçen sezon Balıkesirspor’da fena işlere imza atmasa da bana kalırsa yaz döneminde dahi Galatasaray’la çalışacak kapasiteye sahip bir oyuncu değildi. Yaz dönemi boyunca sezon içerisinde takımın üçüncü forveti olacağı yönündeki konuşmaları büyük bir şaşkınlıkla izlerken, o da transfer döneminin sonlarına doğru eski takımı Bursaspor’a kiralandı ve teknik kadro büyük bir hatadan son anda kurtuldu.

        Ünal Aysal’ın geçen sezon transferin son günlerinde, profili son derece düşük olan kadroya cankurtaran simidi diye alelacele getirdiği Goran Pandev ve Blerim Dzemaili, Türkiye Kupası maçlarında forma giyebilen genç oyuncu statüsünde geçirdikleri sezonun ardından Genoa’nın yolunu tuttular. Pandev bonservisi elinde Genoa’ya  giderken, Galatasaray Dzemaili’yi transferin son gününde Genoa’ya kiralamayı başardı.

        Kiralık olarak giden diğer isimler; Umut Gündoğan Şanlıurfaspor’a, Furkan Özçal Kayserispor’a, Endoğan Adili FC Will’e, Lucas Ontivero Olimpija’ya, Oğuzhan Kayar Gaziantep BŞB’ye, Berk İsmail Ünsal Giresunspor’a kiralandı. Bursaspor’un yaz transfer döneminin başlarında Galatasaray’a teklif yaptığı Dany ise uzun süre kadroda yer aldıktan sonra sözleşmesi fesh edilerek bedelsiz olarak yeşil-beyazlıların yolunu tuttu. Dany’nin Bursaspor’a bonservisiyle satılarak para kazanılması durumu varken, daha sonra bedelsiz olarak takımdan ayrılması, Galatasaray yönetiminin transfer konusunda ne denli acemi olduğunun bir göstergesi oldu.

        Gelelim en önemli ayrılıklara. Fatih Terim döneminde Kayserispor’a yaklaşık 8 milyon Euro verilip alınan Nordin Amrabat, geçen sezonu kiralık olarak geçirdiği Malaga’ya 3.5 milyon Euro'ya transfer oldu. Galatasaray’daki ilk sezonunda 30 maç oynamasına rağmen beklenenin uzağında kalan Amrabat, ertesi sezon gelen yabancı oyuncu sınırlaması nedeniyle  sadece 4 lig maçında oynayabilmişti. Takımın kanatlarda yaşadığı sıkıntı düşünüldüğünde kanat oyuncularına alternatif olabilecek bir diğer isim olan Bruma da Real Sociedad’a kiralandı. Fatih Terim döneminde 11 milyon euroya transfer edilen ve potansiyeli nedeniyle her zaman büyük beklenti içinde olunan genç oyuncu, takımın kanat oyuncusu anlamında bu denli sıkıntı çektiği bir dönemde İspanya’ya kiralandı.


        Ve son gün ayrılıkları. Yaz transfer döneminde adeta yılan hikayesine dönen Felipe Melo konusunda, yönetimin ve Melo’nun istediği oldu. Inter’le görüşeceği için antrenmanlara takımdan 20 gün sonra katılan, Inter’le olan görüşmelerin sonuç vermemesinin ardından Galatasaray’la olan sözleşmesini uzatan Melo konusunda su aktı ve yolunu buldu. Sneijder’le aynı ücreti kazanmak isteyen Melo, Galatasaray yönetiminde veto yiyince Brezilyalı ayrılmayı kafasına koymuştu. Inter’le beklenen anlaşmanın bir türlü gerçekleşmemesi nedeniyle Galatasaray’la olan sözleşmesini uzatan ve kulüpte kaldığım için mutluyum diye konuşan Brezilyalı, transferin son gününde Galatasaray’a 3.5 milyon Euro gibi bir para kazandırarak Inter’in yolunu tuttu. Takımın geride kalan 5 sezonda kazandığı 4 lig şampiyonluğu, Şampiyonlar Ligi’nde elde edilen başarılar, Türkiye Kupası ve Süper Kupa şampiyonluklarında takımın en önemli parçalarından olan Melo’nun ayrılığı, Brezilyalı’nın son 2 aydır çektirdiği çileye rağmen taraftarlar için duygusal oldu. Melo’yla birlikte birde bonus bir ayrılık daha oldu. Brezilya'dan 6 milyon gibi bir bonservis ücretine transfer edilen ve yaz dönemi boyunca ismi Juventus, PSG gibi takımlarla anılan Alex Telles, 1,3 milyon Euro kiralama bedeli ve 8.5 milyon Euro satın alma opsiyonu  ile Inter’in yolunu tuttu. Bu transferin satın alma opsiyonlu olmak üzere bu sezon kiralık olarak Inter’e transfer olmasında, Inter’in de Finansal Fair-Play konusunda yaşadığı sıkıntılar yatıyor.

GELENLER
        Birinci transfer dönemini, son gün gerçekleşen ve lisans problemi yaşanan Grosskreutz transferi ile birlikte 8 yeni oyuncuyu kadrosuna katarak tamamlayan Galatasaray’da, takımın elzem ihtiyaçlarının giderildiğini söylememiz zor. Sarı-kırmızılılar daha çok alternatif ve maliyeti ucuz oyunculara yönelerek düşük profilli bir transfer politikası izlediler.

        Öncelikle bahsedilmesi gereken isim kuşkusuz Lukas Podolski. Galatasaray’ın 2 sezondur transfer etmek istediği Alman oyuncu, önce Arsenal'de formadan uzak kaldı, sonra da Mancini'nin Inter'ine kiralandı ama orada da beklentileri karşılayamadı. Köln'den Bayern Münih'e geçişi başarısız olan Prens Poldi, yıldız adayı olduğu yılların ardından 2. Köln döneminde yeniden yükselişe geçti, devamında Arsenal’e geri geldi ama Arsenal'de de istikrarı yakalayamadı. Gelecek sezon sözleşmesi sona erecek olmasının da etkisiyle İngiliz ekibi para kazanmak amacıyla 2.5 milyon euroya Alman oyuncuyu Galatasaray’a sattı. Alman oyuncu son sezonlarda Elmander ve Drogba’nın ayrılıkları sonrasında tekdüze inen ve basitleşen Galatasaray hücumlarına çeşitlilik ve yaratıcılık katabilecek bir oyuncu. Ancak yaşadığı sakatlıkların ve form düşüklüğü nedeniyle bilinen çizgisinin uzağında kaldığı ve fizik olarak en azından şu an için güçsüz olduğu su götürmez bir gerçek.


        Lionel Carole ise scout ekibinin takıma kazandırdığı bir değer. Telles’in ayrılmasının ardından daha da değerli bir hamle haline gelen Carole, Real Madrid’le oynanan özel maç ve özellikle son oynanan Konyaspor maçında gelecek adına umut verici bir oyun oynadı. Geçen sezon Fransa Ligue 2’de şampiyon olup Ligue1’e yükselen Troyes takımında transfer edilen Carole, Fransa alt yaş milli takım gruplarında kayda değer sayıda maça çıkmış bir isim.

        Hamza Hamzaoğlu’nun Akhisar’dan tanıdığı Bilal Kısa transferi, uzun sezon içerisinde özellikle lig karşılaşmalarında tıkanan maçlarda sonradan oyuna girerek rakip takımın kilidinin açılması için önemli bir hamle gücü olabilir. İngiltere’nin Reading takımında transfer edilen 26 yaşındaki Jem Paul Karacan, 2 senedir yaşadığı sakatlıklar nedeniyle futboldan uzak kalmış bir isim. Bu transfer için yabancı oyuncu serbestliğini de düşündüğümüzde herhangi mantıklı bir sebep görmek zor. Daha önce 14 yaşında Galatasaray’ın altyapısına girmiş olan Jem Paul Karacan’ın aslında bu 2.Galatasaray macerası olacak. Ne kadar uzun olacağını ise kendi performansı belirleyecek.

        Real Madrid’den transfer edilen Jose Rodriguez hamlesine de çok anlam vermek mümkün değil. Son yıllarda Real Madrid altyapısından iş yapmaya başlayan oyuncular çıkmaya başladı. Ancak Castilla ve son olarak da Deportivo La Coruna’yla ligde kalma mücadelesi vermiş 20 yaşındaki bir oyuncunun, Galatasaray gibi liginde her zaman zirveye oynayan ve Şampiyonlar Ligi arenasında mücadele eden bir kulübe ne derece uyum sağlayacağı şüpheli. Şu ana dek oynadığı ve görev aldığı karşılaşmalarda yerden isabetli ve çabuk oynayan bir oyuncu profili çizdi. Hamza Hoca onu Melo’nun ayrılığı sonrasında Selçuk’un yanına yerleştirebilir. Ama Rodriguez’den Melo’nun yaptıklarını beklemek büyük hayal olur. Daha çok sağ ön ve 4-3-3’ün sağ içinde oynayabilen bir oyuncu.

        Ligde oynanan ilk iki maça yedek kaleci olarak U21 takımında kadroya dahil edilen İsmail Çipe ile çıkan Galatasaray, Muslera’nın yedeğini transferin son günlerinde bulabildi. Beşiktaş’tan yapılan Cenk Gönen hamlesi son derece doğru gözüküyor. Cenk’in yaşı itibariyle daha genç ve gelişime açık bir isim olmasının yanı sıra, bulundurduğu potansiyelin Taffarel gibi bir isimle işlenmesi Galatasaray’a Muslera’nın gidişinin ardından önemli bir kaleci daha kazandırabilir.

        Semih Kaya’nın sakatlığının ardından geçen sezon önemli işler yapan Chedjou-Hakan Balta stoper tandemine Jason Denayer gibi genç, atletik ve gelecek vaat eden bir takviye yapıldı. Manchester City’den kiralanan Denayer, Temmuz ayında oynanan Uluslararası Şampiyonlar Kupası hazırlık maçlarında City formasıyla dikkat çeken bir performans ortaya koydu. Yerden oynamayı seven, ayağı düzgün, hava toplarında da fena olmayan 20 yaşındaki oyuncu, uzun sezon boyunca Galatasaray savunmasına kalitesiyle derinlik katabilecek bir isim.

        Transferin son gününde gerçekleşen Kevin Grosskreutz ile Galatasaray joker bir oyuncuyu kadrosuna katmış oldu. Sağ ön, sol ön, sağ bek ve merkez orta saha oynayabilen 27 yaşındaki oyuncu, Borussia Dortmund’un 2010’dan itibaren başlayan yükselişinde takımın önemli parçalarından biri olmuştu. Ancak geçen sezon sakatlığı nedeniyle çok az maçta görev alan ve Dortmund’un Almanya 4.ligindeki ikinci takımına gönderilen Grosskreutz, 27 Nisan 2015’te dizinden geçirdiği operasyonun ardından ne düzgün idman yapabildi ne de resmi maç havası ve temposu yaşadı. Bu nedenle Galatasaray bu denli joker bir ismi kadrosuna katsa dahi sakatlığının ardından bu oyuncudan alacağı verim bence bir hayli şüpheli.

GENEL BAKIŞ – OYUN PLANI
        Galatasaray geçen sezon Hamza Hamzaoğlu ile önce mental anlamda ayağa kalkmış, sonra da oynadığı futbol her geçen gün büyüyerek sezon sonunda mutlu sona, sonlara ulaşmıştı. Ancak bu başarılarda Hamza Hoca’nın Sneijder’den aldığı verim, Yasin’i de hayata döndürmesi ve kadro mühendisliği başarılarıyla birlikte, varlıkları dahi Florya’da yeterli olan ve iş bitirici yönetici sıfatıyla andığım Ali Dürüst ve Abdurrahim Albayrak ikilisi de fazlasıyla etkili olmuştu. Galatasaray’da yaz dönemi boyunca gördüğümüz yönetim çarpıklıkları, acizlikleri hayrete düşülecek cinstendi.

        Sportif Direktörlükten istifa ettiğini, resmi açıklamayla değil de, bir gazeteye röportaj vererek bildiren Cüneyt Tanman’dan, Galatasaray’ın henüz yolun başındayken kurtulması bence büyük bir şans. Sportif Direktörlük bir yana, Galatasaray’ın herhangi bir yöneticilik beklentilerine de cevap veremeyecek olan Tanman’ın dışında Başkan Dursun Özbek ve kardeşi Mehmet Özbek’in de masum olduğunu söyleyemeyiz. Birkaç ay öncesine kadar neredeyse hiçbir Galatasaray taraftarının tanımadığı bu isimlerin yaz boyunca gösterdiği yönetim becerileri, Galatasaray Başkanlığının ve yöneticiliğinin onlara birkaç gömlek büyük geleceğini gösteriyor.

        Bu sezon Florya’nın yalnız adamı olacak olan Hamza Hamzaoğlu, daha şimdiden psikolojik olarak fazlasıyla yıpranmış olacak ki 4-1 kazanılan Konyaspor maçının ardından ilk defa bu denli sinirli ve sitemkar görüldü. Bu durumda ise baş sorumlu kesinlikle yönetim. Ibrahimovic ismi her gün manşetleri süslerken, Galatasaray yönetiminden bir kişinin bile çıkıp, ”Böyle bir transfer gündemimizde yok, mali durumumuz da el vermez” açıklamasını yapamaması ve taraftara her gün yeni bir hayal satması büyük bir acizliğin göstergesi oldu. Bununla birlikte Felipe Melo konusunun yeterince iyi yönetilememesi sonucunda şu anda Galatasaray orta sahasında büyük bir boşluk oluştu ve kesici, agresif bir oyuncu eksikliği bulunuyor. Fernando Muslera, Sneijder ve Burak Yılmaz’a gelen teklifler karşısında, “Bunlar bizim oyuncularımız ve satmayacağız” açıklamasını yapmayı beceremeyen Galatasaray yönetimi, Sivasspor ve Osmanlıspor maçlarında yenen hatalı goller ve kötü oyun sonrası kaybedilen puanların direkt sorumlusu oldu.


        Galatasaray ligin ilk 3 haftasında 4 puan toplayabildi. Osmanlıspor’a karşı evinde beklenmedik bir mağlubiyet aldı. Kuşkusuz Osmanlı ve Konya maçlarında Hamza Hoca’nın Umut’taki ısrarı ve sezon başında oynanan Süper Kupa maçında zaferi getiren isim olan Yasin’i bir anda silmesi büyük tepki topladı. Burak’ı da Osmanlı maçında 2-1 gerideyken oyundan çıkaran Hamza Hoca, ileri uçta Umut Bulut’la başlayan bir baskı oluşturma çabası içinde. Bu belki mantık olarak Melo’nun da ayrılışıyla Selçuk-Jose veya Selçuk-Grosskreutz ikilisiyle oluşacak olan yumuşak önlibero ikilsinin yükünü azaltmak için anlamlı bir hamle olabilir. Ancak şu an eldeki tek iş yapabilen forvet olan Burak Yılmaz’a, Galatasaray teknik ekibinin gözü gibi bakması gerekiyor.

        Hamza Hoca’nın Burak’a karşı gittiği bu yaptırımda Galatasaray hücumlarının Burak Yılmaz üzerinden gerçekleştiğinde son derece tahmin edilebilir olması ve rakip savunmaların daha kolay önlem alması yatabilir.

        Hamza Hamzaoğlu göreve geldiği ilk günden itibaren, Terim döneminde nadir görülen, Mancini döneminde artan, Prandelli ile zirveye ulaşan baskı merkezi ve savunma yerleşimi konusunda çalışmalar yaptı. Özellikle Terim’in Galatasaray’ı oyunun enerjisini çoğunlukla hücuma vererek savunmada büyük açıklar veriyordu. Bu Mancini ve Prandelli döneminde ise tersi bir hale dönüştü. Hamza Hamzaoğlu ise geldiği ilk günden bu yana kadrodaki oyunculardan yapabilecekleri şeyi bekleyerek daha dengeli bir takım yaratmaya çalışıyor.

        Burak Yılmaz üzerinden şekillenen ve rakip savunmaların tahmin edebilirliği artan Galatasaray hücum varyasyonlarına, Podolski ile bir çeşitlilik ve yaratıcılık katmak mümkün. Alman oyuncu şu anda fizik olarak yetersiz olsa da tipik bir kanat oyuncusundan ziyade, kanat forveti görüntüsüyle belki bu noktada Galatasaray’ın tekdüze hücumlarına çeşitlilik katabilir. Ancak her ne olursa olsun iki paragraf önce de belirttiğim gibi Galatasaray’ın Burak Yılmaz’dan başka alternatifi yok ve mevcut kadro içinde de olmamalı. Eğer Burak’lı oyunda takım için bir savunma zaafı doğuyorsa Hamza Hoca’nın bunu başka şekillerle bertaraf etmesi gerekiyor. Çünkü ne olursa olsun Burak Yılmaz, gol pozisyonuna girme yüzdesi yüksek olan bir oyuncu.

        Son olarak savunmaya değinmek gerekirse Melo’nun ayrılışıyla orta alanda fazlasıyla yumuşak kalacak olan Galatasaray’ın takım savunmasıyla bunun üstesinden gelmesi gerekecek. Özellikle geçen sezon ligin son 6 haftasına savunmada ciddi sıkıntılar yaşayan Galatasaray’ın, ligin son 6 haftasında ise hatları daha yakın tutarak nispeten topun arkasına daha iyi geçtiğini ve Muslera’nın kalesinde devleştiği maçları unutmayalım.

        Galatasaray düşük tempolu olan görüntüsü de önemli. Sarı-kırmızılılar dinamik bir takım değiller. Orta sahayı çabuk geçemiyorlar. Sneijder’in sorumluluk almak istediği anlarda ise rakip takım Sneijder’in üstüne 2 kişiyle gidebiliyor. Sneijder’e yapılan bu baskı diğer Galatasaray oyuncularına alan yaratabiliyor ancak takımın genel anlamdaki yavaş görüntüsü buna izin vermiyor. Üstüne üstlük Amrabat, Bruma, Telles gibi kanat oyuncularının da takımdan ayrılmasıyla Galatasaray hücumları bundan sonra merkeze sıkışacak gibi görünüyor. Bu da yine yukarıda bahsettiğim şekilde rakip savunmaların boyunun kısalması ve Galatasaray’ı merkezde kalabalık bir şekilde beklemesi anlamına gelecek.

        Çok eleştirilen Sabri bu sezon yine sağ bekte değişilmeyecek isim olacak. Sağda Sabri, solda ise Carole’ün hücum bindirmeleri takımın hücum çeşitliliği açısında çok önemli olacak. Dördüncü yıldızı takmış, iki senedir Türkiye Kupası’nı kazanmış ve son 4 sezonda 3 Süper Kupa kazanmış Galatasaray’da oyuncuların genel anlamda yaşadığı doygunluk hissi bu sezon kendisini fazlasıyla gösterebilir. Şampiyonlar Ligi’nde son derece iyi bir kura çeken sarı-kırmızılılar, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın kadro kalitesinin gerisinde görünüyorlar. Bu da Şampiyonlar Ligi’ne olan konsantrasyonu arttırabilir. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi Hamza Hoca’nın takımın dizilişi ve özellikle de merkez orta sahadaki zaafiyet konusunda takıma hatrı sayılır derecede yol aldırması gerekiyor.

Hazırlayan: Anıl YAZAR
Transfer Merkezi

Transfer, Röportaj, Araştırma, Analiz

www.TransferMerkez.com

1 yorum: