7 Nisan 2015 Salı

Sarı Lacivert Bir Efsane: İbrahim Ejder

        Çanakkale’de yaşadığını öğrendiğim vakit ‘Fenerbahçe’nin efsanesiydi bu adam!’ dediklerinde bol pozisyonlu bir sohbet olacağını anladım ve heyecanlanmaya başladım. Hele ki ‘Her maçımda Beşiktaş’a gol atmışımdır’ sözünü okuduktan sonra ilk iş telefona koştum ve babamı aradım. Bilen bilir babam Beşiktaşlıdır.
Takımının yediği golü de unutmaz golü atan adamı da.
Tanıyormuş babam…

        Ardından bu sohbetin bir an önce gerçekleşmesi için arama çalışmalarına başladım. Sonra öğrendim ki bizim efsane oyuncumuz hiç de uzağımızda değilmiş ama gördüm ki biz tarihe çok uzakmışız. Efsaneleri hayatımızla bütünleştirip neyin ne olduğunu unutmuş durumdaymışız. Bahsettiğim efsane isim İbrahim Ejder, bir döneme adını yazdırmış ve geçirdiği talihsiz sakatlık sonucu spor yaşantısına son verip Çanakkale’ye dönmüş ve hayatını kurmuş. Tanışmak için yanına gidip duvardaki fotoğrafları gördüğümde içimde tuhaf bir his oluştu.

        Nasıl tarif etsem…Siyah beyaz fotoğrafın içinde kayboluyorum ve bir anda kendimi tribünde buluyorum coşkuyu kulaklarımda zıpladıkça ayaklarımda ve kısılan sesimde hissediyorum. Sonra gerçek dünyaya dönüyorum ve efsane karşımda konuşmaya başlıyoruz.

        ‘Spora düşkün bir kız’ diyorum kendim için bu sözü duyduktan sonra yüzündeki tebessüm akıllarda kalıcı. Kahvelerimizde geldikten sonra spor dolu bir sohbete başlıyoruz tanıyorum İbrahim Ejder’i.

        ‘Neden küçük yaşta şehrinizden çıktınız?’ ‘Sporla nasıl tanıştınız?’ sorularıma uzaklara bakarak anlatmaya başlıyor:
“Haylaz değildik yaramaz da değildik ama okuyamadık. Dolayısıyla 13 yaşında çalışmak için gittik İstanbul’a 15 yaşlarında bir gün Tercüman Gazetesi’nin bir köşesinde Vefa Genç Takımı için oyuncu seçeceğini gördüm kalbimden geçti kalktık denenmeye gittim o zaman 300 kişinin içinden 20 kişi seçildik. 16 yaşında Vefa 1. Lig'de o dönem futbol oynuyordu. 5 maçtan fazla o takımla yedek olarak çıktık sonra A takımla idmanlara başladık. Sezon bitti ertesi sezon yazın turnuva maçları oldu İstanbul’da o esnada Balıkesirspor'da oynayan Mücahit diye bir abimiz aldı beni Balıkesirspor’a götürdü. O zamanlarda kulüplerde amatör futbolcu transferi çok kolaydı öyle başlamış olduk. 17 yaşında ikinci ligde futbol oynamaya başladım. Ertesi sene iyi bir performans çizdik Sakaryaspor’a transfer oldum orada grafiğimizi yükselttik”
diyor kahvesini yudumlamasına fırsat vermeden devam ediyorum sorularıma çünkü merak ediyorum Fenerbahçe'yi, atmosferi, heyecanı, duyguları.. Uzaklara bakan gözleri Fenerbahçe lafını duyunca bir anda parlıyor yüzündeki gülümsemeyle birlikte konuya girmek istiyor ama belirtmeden de edemiyor İbrahim Ejder:
“Fenerbahçe’ye bir başlangıç oldu ama kısa olduğunu düşünüyorum ben 27 yaşında futbolu bıraktım. Sakatlıktan dolayı çapraz bağlarım koptu ve netice itibariyle bırakmak zorunda kaldım. Türkiye’de 27 yaşındaki futbolcular anca Fenerbahçe’ye gelebiliyorlar biz 19-20 yaşında oralarda oynadık şükür diyoruz”
        Uzun zaman önce bir spor kitabında okuduğum her transfer döneminde şaşırırken bir de öğrendim ki inanamadığım ‘kaçırılan transferler’ olayı bizzat İbrahim Ejder’in başına gelmiş ki bir kere de değil. Daha da heyecanlanıyor konuşmamız çıt çıkarmadan dinlemeye devam ediyorum meğerse Fenerbahçe’ye takunyalarla kaçarken gelmiş İbrahim Ejder.
“Bir Sakarya, bir Gaziantep, Sakarya resmen beni kaçırdı. ‘Sakarya’da nasıl oldu?’ Balıkesir’de bizi çalıştıran hocamız, Sakaryaspor’la anlaşmış, benim de Balıkesirspor’la görüşmem devam ediyordu. Ben o zamanlar 40 bin lira istiyordum, Balıkesir 25 bin lira veriyordu arada 15 bin lira gibi bir fark oluşmuştu. Çıktı geldi Balıkesir’e;
‘Hayrola hocam?’ ,
‘Ben dedi Sakaryaspor’la anlaştım, seni alıp götüreceğim’
‘Nasıl olacak o iş’ dedim ve ne isteyecek gibi bir soru sordum.
‘Ne istersen iste’ dedi. Benimde ağzımdan konuşmada 60 bin lira çıktı, o dönemlerde Türkiye’deki en ciddi parayı amatör kulüplerde ben aldım. Anlaştık o dönem orda çalıştım. Aynı zamanda takım kaptanı olarak Genç Milli takımda devam ediyordum. Ertesi sene Genç Milli takımla turnuvadan geldik. Almanya’dan şampiyon olarak Necdet Niş hocamızla. Kulakları çınlasın bu arada. Geldik herkes dağıldı havaalanında tam bineceğiz arkadaşlarla bir taksiye, birileri geldi;
‘Hayrola İbrahim?’
‘Benim’ dedim. şaşkın bir ifadeyle.
‘Seni Metin Türel Vefa genç takımından hocan, seni illa bekliyorlar’
‘Hayır olsun’
‘Transfer görüşmesi olacak’
Çıktım Aksaray’da çay bahçesi vardı. Orada Metin Türel, Tamer Güney, Gaziantepspor’a antrenör olmuş. Birkaç yönetici daha vardı, ben 125 bin lira dedim. Metin Hoca, ‘biraz düş’ dedi 120 bin dedim. bir tokat yedim. ‘Benim sende 5 bin liralık mı hatrım var’ diye 115’e anlaştık. Bindik taksiye eve gittim eşyalarımı alacaktım bir de bırakacaklarım vardı sonra Gaziantep’e yola çıkacaktık. Eve girdim evde Fenerbahçeli yöneticiler beni bekliyor. Havaalanındaki ortamı görmüşler evi bulmuşlar. Ben Fenerbahçe’nin ismini duyunca Gaziantep’i bir saniyede unuttum. Bakkala indim takunyalarla yukarıdakilere ben bir bakkala gideceğim dedim bir şey uydurdu neticede niyetine girmişim kaçacağım bir kere aşağıda arabada beni bekliyorlar. Fenerbahçe lafını duyunca elim ayağım titredi. Çok büyük bir olay sonra onlar beni istiyor. Sonra ben bakkaldan mı mahalleden mi oradan bir şey uydurdum ayağıma kaçtım. Adamlar beni aradı etti bulamadılar ben doğru Fenerbahçe Kulübü'ne gittim imzayı attım Fenerbahçeli oldum”
        Anlattıkça dinledim, dinledikçe kafamdaki sorulara da kendi içimde yanıt bulmuş oldum. Fakat konuşulan konu spor olunca içimdeki heyecanı bastıramıyorum, kafamdaki sorulara da sürekli bir yenisi ekleniyordu. Tutamadım kendimi ‘peki ya aşk?’ dedim. Fenerbahçe bunu da halletmiş aslında büyük sorunlar, dönemin şartları, aile yapıları hepsine ilaç olmuş devam etti Ejder:
“O zaman bir tane kız istiyorduk Sakarya’dan nişanlı gibiydik kız arkadaşımdı. İstedik ama futbolcuya kız bile vermiyorlardı o zamanlar. Neticede ‘Çocuğun nesi var?’ hiç birşeyi yok ‘bari bir ev alsın da kızı verelim’ dediler. Onun vasıtasıyla Fenerbahçe Kulübü'ne gittim. Kulüp müdürü Fikret Arıcan o zaman dedim ki:
‘Baba benim böyle bir problemim var’
‘Kaç para oğlum bir ev?’
‘225 bin’
Çıkardı çeki yazdı…
‘Git evi al’ dedi. Allah bin kere razı olsun o ev hala duruyor Fenerbahçe Kulübü sayesinde ev sahibi oldum, eş sahibi oldum, çocuk sahibi oldum”
        Konunun, bir an önce ilk okuduğumda tepki verip babamı aradığım noktaya gelmesini iple çekiyordum ne demekti ‘Her maçımda Beşiktaş’a gol atmıştım’ Beşiktaşlı olduğumu fark edince muzip bir şekilde gülümseyerek konuya girdi:
“İlk maçım Nedim Abi'nin jübile maçıydı. Beşiktaş’la oynadığım maçlarda şansım mı tuttu bilmiyorum artık her maçımda gol attım. İlk maçta da iki golüm vardı. Gol atmak beceri işi."
        Beşiktaş’a da değindikten sonra İbrahim Ejder’in kısa fakat bol serüvenli futbol hayatı gibi kısa ve çok keyifli sohbetimizin de sonuna geliyorduk. Sporu bir kenara bırakıp bizim içimizde olduğunu öğrenmek istedim, futboldan girdi ve son sözlerini ekledi:
 “Yine futbolun sayesinde Türkiye’de ismimizin geçtiği yerlerde çoğu insan tanır. Atatürk’ün de dediği gibi ‘Ben sporcunun zeki çevik ve ahlaklısını severim’ biz de kendimizi bozmamaya çalıştık. Şimdi biliyorsunuz Esnaf ve Kefaletin başkanlığını yapıyorum. Futbolu bıraktıktan sonra esnaf oldum aşağı yukarı 40 yıldır esnaflık yapıyorum. İki çocuğum ve bir torunum var”
güzel sohbetin sonuna geldiğimizde bir kez daha sporun güzelliklerinin farkına vardım. Aslolan sporun içindeki karakter, kişilik, duygu, düşünce, istikrar ve başarıysa bu yolda ilerleyen arkadaşlarımıza mesajımız olsun.

Röportaj: Müzeyyen SARIEFE
Transfer Merkezi

Transfer, Röportaj, Araştırma, Analiz

www.TransferMerkez.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder