18 Şubat 2015 Çarşamba

Spora Adanmış Hayatlar: Özden Taşğın

        İnsanların hayat gayeleri ve ömürlerini o uğurda harcadıkları şeyler vardır. Sporda bunlardan birisi elbette... Peki spor sayesinde hayatında büyük çapta değişiklik yaşamış insanlara; kol kanat germek, onları uçurumun kenarından çekip çıkartmanın verdiği mutluluk sanırım hiçbir kelimeyle ifade edilemez.

        Bu uğurda hayatını gençlerin spor yapmasına adayan Nevşehir Hacı Bektaş Üniversitesi Beden Eğitimi Spor Yüksek Okulu Yardımcı Doçent Doktor Özden Taşğın ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Özden Hocam öncelikle sizi tanıyalım...
        1971 yılında Konya'nın Ereğli ilçesinde doğdum. Erzurumlu bir ailenin 8 çocuğundan ikincisiyim. İlköğretim ve Lise Eğitimini Ereğli'de tamamladıktan sonra, üniversite eğitimi için Gazi Üniversitesi Kastamonu Beden Eğitimi Yüksek Okulu'na gittim. Daha sonra ise Selçuk Üniversitesi'nde Karaman Beden Eğitimi Yüksek Okulu'nda ve şu anda da Hacı Bektaş Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktayım. Evliyim, 3 çocuk babasıyım.

Biraz da spor geçmişinizden ve yaptığınız kulüpleşme faaliyetlerinden bahseder misiniz?
        Sporla ortaokul döneminde Basketbol ve Atletizm ile tanıştım. Üniversite yıllarında ise amatör olarak antrenör olarak bazı spor branşlarında görev yaptım. Badminton sporunda ise sporculuk dönemi bittikten sonra Badminton Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi olarak Yunanistan ve İspanya'da ülkemi temsil ettim. Nevşehir Üniversitesi'ne 2010 yılında geldikten sonra Nevşehir Üniversitesi Spor Kulübü içerisindeki 14 branşı kulüpleştirdik.

        3 maçta 40 gol yiyen Futbol takımını 2.Amatör Küme ve 1.Amatör Küme'de şampiyon yaptık. 2.Lig Bayan Basketbol takımı kurarak bu yolda da ilerlemeye çalıştık. Amacımız Nevşehir Kalesi'nin altında bir çocuk kötü yola düşmeyecek ve bali çekmeyecek seviyeye gelene kadar uğraşacağız. Bunların tamamını yaparken çocuklarımızı nasıl sportif arenaya çekeriz birlikteliği, beraberliği nasıl öğretebiliriz gayesindeyiz.

Peki örnek sporcular yetişiyor mu? Alt yapı ne durumda?
        Nevşehir ulusal alanda bile sporcu yetiştirmekte zorlanıyor. Ama biz Şeyma isimli bir kızımızı 17 yaşında olmasına rağmen Yunanistan, İsviçre ve Hollanda'ya gönderdik. Amacımız Şeyma'nın diğer sporculara örnek olması ve kendini ifade edebilmesidir. Alt yapı konusuna gelince devlet üzerine düşeni yapmış mükemmel tesisler kurmuş. Alt yapılarda Futbol, Taekwando ve Güreş branşlarında dünya sıralamasına giriyoruz. Ama bunu üst kademelere taşıyamıyoruz. Bunun sebebi sadece alt yapı değil alt yapıyı aktif tutacak antrenörlere ihtiyacımız olmasının gerektiği. Antrenörlerin ödül yönetmeliğinde kendisini üst tarafa çekme çabası, ekonomik çıkarlar peşinde koşması, kısa vadede istenen başarıların çocuk yaştaki sporculara yaşının gerektirmediği şekilde antrenman temposuna tabi tutulması alt yapı çalışmalarının başarıya ulaşamamasındaki en önemli etken. Bunun için ödül yönetmeliğinin değiştirilmesi ve eğitim sisteminin değiştirilmesi gerekiyor. Saat 2'ye kadar ders çalışan öğrenciyi o saatten sonra da spor salonlarına Müzik Resim atölyelerine yönlendirmek gerekiyor. Spor Kültürünü topluma yüklememiz bu kavramı topluma benimsetmemiz gerekiyor.

Peki "spor toplumu" oluşturmak için ne yapılmalı sizce hocam, çözüm önerileriniz var mı?
        Yüksek Öğretim Kurulu, üniversitelerin bütçeleri oluşturulurken bütçenin yüzde 1'ini spora ayıracak ve en az 1 branşla kulüpleşecek maddesini koyduracak. Türkiye'de 181 tane üniversite olduğunu düşünürsek bu spor toplumu oluşturmamızda milat olacaktır. Nasıl mahallenin camisi varsa mahallenin okulu varsa mahallenin kulübünün de olması gerekiyor. Mahalleli o kulübe sahip çıkacak ki biz de bu şekilde spor toplumu oluşturmaya ortam hazırlayacağız. Ama malesef ki "test ve tost" toplumu oluşturuyoruz. Çocuklarımız eğitim sisteminin getirdiği düzenle ilerde Bel Fıtığı ve Boyun Fıtığı hastalıklarına yakalanacak. Gelecek yıllarda obeziteden daha fazla bu hastalıklar görülecek. Hareketsiz bir toplum yaratarak, bilgisayarda çocuklarımızı kaybediyoruz. Düşünemeyen bir gelecek hazırlıyoruz. Dribbling yapan çocuğun zeki olması lazım dribblingden sonra pas vermesi için ahlaklı olması lazım. Spor yaptırmayarak çocuklarımızı hem zekilikten hem de ahlaktan uzaklaştırıyoruz.

Sporcu bir toplum yaratmak için ailenin katkısı nedir?
        Milletimizin ana unsurunu oluşturan aile, hep çocuğunun en iyi üniversiteye gitmesini istiyor. Çocuk çocuk olmadan adam oluyor, çocuk olmadan kadın oluyor. Böyle olunca da çocuk 20 yaşında 30 yaşında çocukluğunu yaşıyor. Biz kendimizi tanımadan bir başkasını tanımaya çalışıyoruz. Kayak yapan bir sporcunun Konya Beden Eğitimi'nde okumasının anlamı nedir? Bu adam Sarıkamış'da okuyacak Uludağ'da okuyacak. Yüzme branşını seçen bir sporcunun Gazi Üniversitesi'nde ne işi var her şeyin yeri belli, kimse taşın altına elini koymuyor. Günlük ve bireysel düşünceler bizi ileri götüremeyecektir. Bu yapıyı kültür olarak toplumumuza benimsetmemiz lazım. Bir çocuk 9-10 yaşından itibaren spor yapıyorsa onu spora yönlendirmemiz lazım. Artık kahvede oturan adamın ben kalkıp gidip beden eğitimi okuyum dememesi lazım. Spor çıkışlı lise değil spor ilkokulu kurmamız lazım 16 yaşına gelmiş bir bireyi spora yönlendiremezsin.

Sizi teşvik eden, sizi bu uğurda savaşmaya devam ettiren şey nedir?
        15 yaşında bir kız çocuğumuzu Boks Kulübümüze aldık. Nevşehir'de bayanlarda Türkiye Şampiyonu oldu. Avrupa Derecesi yaptı ve söylediği söz "hocam siz bize sahip çıkmasaydınız ailemiz bizi evlendirirdi" oldu. Bizi ayakta tutan, çalışmalarımızda mihenk taşı olan ifade buydu. Gücümüz ve imkanlarımız yettiği sürece bu uğurda savaşmaya devam edeceğiz.

Röportaj: Harun YAPAR
Transfer Merkezi

Transfer, Röportaj, Araştırma, Analiz

www.TransferMerkez.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder