2010’un Şubat ayında başkan değişti, kulüp 100. yılını kutladı, Nisan ayında Malmö Stadion’dan Swedbank Stadion’a geçiş yapıldı ve rüya gibi geçecek 4 yılın ilk adımları atılmış oldu. O sezonu yeni stadyumunda, yeni başkanıyla şampiyon tamamlayan takımın başında şimdilerde İsveç U17 takımını çalıştıran ve 2011 yılında takımı bırakıp Kopenhag’a gidecek olan Roland Nilsson vardı.
Şimdi Roy Hodgson’lı Malmö’yü falan anlatmadan nerelere geldin hemen diyenler olabilir ama hem uzak bir dönem Hodgson’un dönemi hem de ben takipte olduğum yakın zamana daha fazla hakim olduğumdan böyle bir girizgah yapayım dedim. Pek tabii ki sahanın dışında yaşananlarla saha içinde bazı aşamaları geçti Malmö ama saha içinde de fazlasıyla değişim oldu...
Filip Helander, Amin Nazari, Simon Kroon, Erdal Rakip, Andreas Blomqvist, Pawel Cibicki, Pa Konate, Petar Petrovic, Jasmin Sudic, Dardan Rexhepi gibi alt yapıdan A takıma kazandırılan gençler. Robin Olsen, Simon Thern, Tokelo Rantie, Mathias Ranegie, Miiko Albornoz, Emil Forsberg, Erik Johansson, Magnus Eriksson, Johan Hammar, Jimmy Durmaz, Jiloan Hamad, Markus Rosenberg, Isaac Thelin, Anton Tinnerholm, Enoh Adu gibi ya bedavaya ya da cüz-i miktarlara takıma katılan oyuncular. Değeri bulanı hiçbir zaman elinde tutmadı yönetim. Daniel Larsson, Guillermo Molins, Jiloan Hamad, Jimmy Durmaz, Miiko Albornoz, Tokelo Rantie vs. Hiçbiri vazgeçilmez olarak görülmeyip gönderildi. Yerlerine gelenlere soru işareti koydukça biz, onlar bizi yanılttı...
Çok basit bir örnekle açıklayayım Malmö’nün bu işi ne kadar iyi yaptığını. Şu an kadroda yer alan 15 isim zaten bu takımın alt yapısından yetişme. Bazısı döndü dolaştı geldi kadroya, kimisi A takımla antrenmanlara çıkıyor, kimisi kadroda şans buluyor, kimisi 11’in vazgeçilmezi ama oradalar bir şekilde.
Markus Rosenberg, Agon Mehmeti, Amin Nazari, Filip Helander, Simon Kroon, Pa Konate, Petar Petrovic, Sixten Mohlin, Erdal Rakip, Pawel Cibicki, Johan Hammar, Guillermo Molins, Robin Olsen, Alexander Blomqvist, Piotr Johansson. Bahsettiğim isimler bunlar. Nasıl oluyor peki bu diye soruyor olabilirsiniz. Biraz uzun olacak ama meraklısına Malmö’nün alt yapısından bahsetmek istiyorum. Konuyu böyle bağlayalım...
9-15 yaş arası gençleri alt yapısına kabul eden bir takım Malmö. Daha küçük yaşlar için yapılanı pek futbol eğitimi olarak tanımlayamayız. Buraya gelen çocuklar umutlu çünkü önlerinde fazlasıyla pozitif örnekler var. Biliyorlar iyi durumda olurlarsa A takıma çıkabileceklerini. Biliyorlar bir gün o Avrupa kokusunu yakından alacaklarını. 2 sene önce Gençlerbirliği’ne gönderilen Jimmy Durmaz da bugün İsveç A milli takımında, onun yerine Malmö’ye transfer edilen Emil Forsberg de. Zlatan’ın nereden nereye geldiğini de biliyorsunuzdur. Varın gerisini siz düşünün.
Hedef şu alt yapıda; Üretmek! Kendi ağızlarıyla bir yayın haline getirdikleri kitapta söylüyorlar bunu. Her sezon alt yapıdan en az 2 iki ismi A takıma çıkarmak hedef. U19 ve U17 kategorilerinde İsveç şampiyonu olmak hedef. Alt yapıda her maçı kazanmak hedef. Hedef her genci maksimum potansiyeline ulaştırmak...
Eğitim programları var, aile ile ortak hareket var, okullar, sponsorlar ve diğer paydaşlarla ortak hareket var. Futbol eğitiminin her adımını Malmö’de öğrenmek var. Müfredatı sadece sosyal hayat eğitimi üzerinden oluşturmamak var. Futbol eğitimi ile hayatın eğitimini aynı anda vermek var. Bizde olmayan çoğu şey Malmö alt yapısında var kısacası... Tam potansiyele erişmenin neşeli bir toplum ve antrenmanlardan geçtiğini de büyük harflerle yazıyorlar. Hani söyleyeyim dedim...
Dil eğitimini bile kendisi veriyor takım alt yapıda. İşini iyi yapan antrenörler var tabii bunun için. Burada bildiğimiz gibi değil antrenör olmak. 11 yaş altında, 12 yaş altında, 15 yaş altında, 17 yaş altında, 19 yaş altında görev alabilmeniz için farklı diplomalara sahip olup, farklı aşamalardan geçmeniz gerek. Olay şu;
5-8 yaş arası futbol okulu,
9-11 yaş arası 7 kişilik futbol takımları,
12-15 yaş elit futbol yani 11 kişilik futbol takımları...
Bundan sonrası ise tamamen profesyonel futbola yönelik hazırlıklarla geçiyor. Futbol eğitimini ise genel anlamda 3’e ayırıyor takım alt yapıda. Teknik, taktik ve fiziksel-mental antrenmanlar...
Yahu yazmak istemiyorum ama adamlar ‘Neden antrenman yapmak zorundayız’ ın bile cevabını arıyor alt yapıda. Ülkemizin en iyi sağ bekinin en kötü huyu olarak antrenman yapmaması gösterilirken biz ne hedefinden bahsediyoruz Allah aşkına? Neyse...
Takım önemli ama uzun vadede amaç bireyden faydalanmak. Alt yapıda 3 anahtar kelime var antrenmanlarda; Glädje, Utmanande, Lyckas. Yani; Mutluluk, Mücadele ve Başarı...
5-8 yaş arası öğretilenler;
Taktik olarak;
Teknik ve top kontrolü, basit egzersizler, eğlenmeye yönelik aktiviteler, bireysel öğretiler.
Teknik olarak;
Pas, şut, top sürme ve benzeri şeyler.
Mental olarak;
Yaptığı işten mutlu olma ve çevreye karşı var olan sorumlulukların bilincinde olma...
9-11 yaş;
Taktik olarak;
Teknik ve top kontrolü, basit egzersizler, hücum yaparken nasıl bir anlayışta olunacağı, eğlenceye yönelik aktiviteler ve bireysel antrenmanlar.
Teknik olarak;
Pas, top sürme, şut, top çalma ve benzeri direktifler.
Oyun içi taktik olarak;
Mesafe, genişlik, derinlik.
Mental olarak;
Takım oyunu, konsantrasyon ve yaptığı işten mutlu olma ve çevreye karşı var olan sorumlulukların bilincinde olma...
12-13 yaş;
Taktik olarak;
Top kontrolü, hücumda ve savunmada nasıl hareket edileceği, koordinasyonu ve kişisel beceriyi geliştirme adına egzersizler.
Teknik olarak;
Pas, top sürme, dripling, şut, kaleci yetiştiriciliği.
Ofansif olarak;
Duvar oyunları, mücadele ve benzeri ofansif detaylar.
Oyun içi taktik olarak;
Mesafe, genişlik, derinlik ve oyunun gerek yukardan aşağıya gerekse sağdan sola yönünü değiştirebilme.
Defansif oyun taktiği olarak;
Markaj, pres, müdahale, savunmanın esasları ve benzeri defansif yükümlülükler.
Mental olarak;
Takım oyunu, iletişim, artan sorumlulukların bilinci ve beslenme ile dinlenmeye yönelik bilgi aktarımı.
14-15 yaş;
Taktik olarak;
Top kontrolü, hücumda ve savunmada nasıl hareket edileceği, dayanıklılık, hız ve benzeri taktik bilgiler.
Teknik olarak;
Pas, top sürme, dripling, şut, top kontrolü, pres, markaj, mücadele, kapılan topun kullanımı.
Ofansif olarak;
Duvar oyunları, mücadele, kanat bindirmeleri, markajdan kurtulma, alternatif pas olanağı, çapraz koşular, kontra atak.
Oyun içi taktik olarak;
Mesafe, genişlik, derinlik, topla tam ve yarım dönüşler, risk alma, yerleşim.
Defansif olarak;
Savunma, markaj, top kapma, yerleşim.
Kollektif olarak;
Oyunu merkezden ve kanatlardan oynama, yüksek ve alçak savunma oyunu.
Mental olarak;
Takım oyunu, bireysel oyun, sorumluluklar, kendi antrenörün olabilme, yeme-içme ve dinlenmeye dair bilgiler, özel ekstra eğitimler, pozisyon eğitimleri, özgüven.
Dahası tabii ki var. İş bitmiyor burada ama tek bir yazıda bunları anlatıp kafanızı şişirmek istemedim. Kısmet olursa 2. yazımızda da işin diğer taraflarına bakarız. Bu düzen hiçbir yerde yok tezi üzerinden yazmıyorum bunları, sakın yanlış anlaşılmasın. Ülkemizde yok diye yazıyorum. Bu sene tarihinde ilk kez Şampiyonlar Ligi’ne katılan Malmö’nün geldiği noktanın sürpriz olmadığını göstermek için yazıyorum. Beğenmediğimiz İsveç futbolunda bile bazı takımların belli bir program dahilinde bu işi yaptığını anlatabilmek için yazıyorum. Yazıyorum, yazıyoruz, yazıyorsunuz da, dinleyen kim. Bir kulağından girip, bir kulağından çıkıyor bizimkilerin. Sonra oturuyorlar koltuğa, kalkmak falan hak getire. Selametle...
Hazırlayan: Emrah ÇETİN
Transfer Merkezi İsveç Temsilicisi
şahane olmuş gerçekten...
YanıtlaSil