31 Ekim 2014 Cuma
30 Ekim 2014 Perşembe
Bildiğiniz gibi, pazar günü oynanan Trabzonspor-Gaziantepspor karşılaşmasında 4-4 gibi pek de alışık olmadığımız bir sonuç ortaya çıktı; zaten Süper Lig'de de böyle bir sonuca en son 17 Mart 2007 tarihinde oynanan Kayserispor-Antalyaspor karşılaşmasında ulaşılmış.
Türkiye geneline bakıldığında pazar günü çeşitli illerde oynanan 5 amatör küme müsabakası da 4-4 sona ermiş. Ben de bundan yola çıkarak bu sezon 8 gollü beraberliğin yaşandığı 19 karşılaşmanın bazılarını ele aldım; umarım keyif alırsınız:
![]() |
Akhan ile Çameli arasındaki Denizli 1.Amatör Lig maçı. |
İlk hafta Köprübaşıspor'a konuk olan yeşil-beyazlı ekip, henüz maçın başında geriye düşüp üstelik 10 kişi kalmasına karşın Serkan ve Metehan'ın golleriyle 2-1 öne geçecekti.Durum 2-2'ye gelse de Metehan ve Nezihi Yığılca'yı 4-2 öne taşıyacaktı; fakat yeşil-beyazlı ekipte Tarık 72.dakikada kırmızı kart görünce Köprübaşı kalan dakikalarda 2 gol daha bulacaktı. 2.haftada Koçyazı'yı konuk eden Yığılca, Nezih (2) ve Gökhan'ın ilk 30 dakikada attığı gollerle 3-0 öne geçse de son 20 dakikasına 4-1 önde girdiği mücadelede Mesut'un 3 golüne de engel olamayacaktı.
Hazırlayan: Erkan ADAY
Gol demek futbolun meyvesi demek; stadyumlarda dolup taşan seyircilerin temennisi de bu leziz meyvelerden bol bol tatmaktır kuşkusu...
28 Ekim 2014 Salı
Nancy futbol akademisinde bir süre antremanlara çıktıktan sonra ilk ciddi durağı U17 takımı oldu. Burada antremanlara çıkıp 4 maç forma giydikten sonra antrenörleri Arif’i bir üst kademeye alıp U19 takımına çıkardı. Buradaki sıçrayışı Milli Takım yetkililerinin gözünden kaçmadı ve U17 Avrupa Milli seçmelerine çağrıldı. Gösterdiği başarılı performans ile Milli Takım’a seçildi ve ilk maçına Mersin’de Romanya karşısında çıktı. Bir sonraki oynayacağı maç kötü hava şartları nedeniyle iptal oldu. Milli Takıma çağrılmaya devam eden Arif Demir, U17 Milli takımımızın İtalya ile oynayacağı maça çağrılırken, kulübü fikstür nedeniyle Arif Demir’e izin vermedi. Başarılı performansıyla sıçrayışını Milli Takım’da da yaptı ve bu sefer U18 Milli Takımı’na çağrıldı. Ayrıca Rusya’da düzenlenen ‘’Valentin Granitkin’’ turnuvası kadrosunda yer aldı.
Biraz da kulübünde ne yapmış ondan bahsedelim. Arif yaş grubu nedeniyle U19 takımında yer alması gerekirken Nancy’nin rezerv takımında futbol hayatına devam ediyor. Nancy rezerv takımı profesyonel takımlarla birlikte rezerv takımların da olduğu Fransa 5. Ligi'nde yer alıyor. Arif geçen sezon sadece 1 maça çıkarken bu sezon ligde 5. Hafta geride kalırken tüm maçlarda 90 dakika sahada kaldı. Takımı ligde 2. sırada bunu da belirtelim
Arif Demir futbola forvet olarak başladı fakat seneler geçtikte defans hattına evrimlendi. Önce forvet mevkisinden ön liberoya, daha sonra stopere ve şimdi de sağ bek olarak futbol yaşantısına devam ediyor. Burada mevki anlamında çok yönlü bir futbolcu olduğunu görüyoruz fakat ana mevki anlamında ilk tercih sağ bek. En başarılı performansını burada gösteriyor. Bu sezon oynadığı maçlarda sağ bek ile birlikte gerektiği için stoper mevkisinde de kullanıldı. Arif Demir fiziksel anlamda gayet iyi ve henüz gelişme çağında olduğu da unutulmamalı. Hava toplarındaki üstünlüğü fena sayılmaz. Birebirde kaldığı taktirde güçlü olması nedeniyle genellikle bu pozisyonların galibi oluyor. Müdahale gücü yerinde. Gerektiğinde takımın liderlik bile yapabilir, öyle bir havası ve zihinsel anlamda büyüklüğü var. Çok hırslı bir futbolcu ve sürekli kazanmaya oynayan bir tip. Geliştirmesi gereken noktalar tabi ki var. Öncelikle büyük takımlarda oynamak istiyorsa hücumsal anlamanda mutlaka kendine bir şeyler katması gerek. Hücumsal anlamda repertuarını biraz geliştirmesi mutlaka iyi olacaktır. Bu şekilde gelişimine devam ettiği takdirde 2-3 sezon içinde ligimizin kalburüstü takımlarında yer alabilecek bir potansiyele sahip olduğunu da es geçmeyelim.
11 Kasım 1996 yılında Fransa’da doğan Arif Demir, futbola Haut de Lievre takımında başladı. Bir süre burada futbol oynamaya devam...
27 Ekim 2014 Pazartesi
Haftanın Formsuzu: Luiz Hengique (Bucaspor)
Manisaspor teknik direktör değişikliğinden sonra zorlu Karşıyaka maçında da beklediği futbolu ve skoru bulamadı ve Karşıyaka'nın ilk yarıda attığı goller ile mağlup oldu. Maça etkili başlayan takım Karşıyaka'ydı ve Shukurov'un sağdan ortasını Kahe iyi kontrol etmesine rağmen pozisyonu değerlendiremedi. Manisaspor orta sahasının ve savunmasının yaptıkları hatalar sonucu kazanılan topları önce Juninho daha sonra Ofoedu etkili kullanamadı. Karşıyaka takımının atağında Servan'ın vuruşu savunmadan döndü, dönen topu alan Ahmet Arı rakibinin üzerinden aşırtmaya çalıştığı anda Metin alttan faul üstten ise topa elle müdahale edince ceza sahası üzerinde serbest atışa sebep oldu. Günün başarılı oyuncusu Shukurov çok etkili vurdu ve takımını öne geçiren golü buldu. Manisaspor gole yaklaştığı an Milijas'ın ortasına Subasic vurdu fakat omzuna da çarpan top üst direkten dışarı çıktı. Karşıyaka'ın hücumdaki kombine oyununda Juninho solda boşta kalan Ofoedu'ya çok iyi bir pas çıkardı ve Ofoedu'nun vuruşu pas kadar güzeldi ve skoru ikiye çıkaran gol geldi. Mikic ve Kahe karşılıklı net pozisyonlardan yararlanamayınca ilk yarı sona erdi. İkinci yarıda Karşıyaka çok daha etkili başladı ve Ahmet Arı ile pozisyonu değerlendiremedikten sonra etkili hızlı hücuma ders olacak bir pozisyonda Ofoedu'nun vuruşu yan direğin yanından dışarı çıktı. Manisaspor, stoper Ramazan Sal'ın büyük hatasını Dimitrov ile değerlendiremedi. Maçın son bölümleri de karşılıklı pozisyonlar ile geçti ve başka gol olmayınca kazanan Karşıyaka oldu.
PTT 1.Lig'in 7. haftasında Antalyaspor deplasmanda Adana Demirspor ile berabere kalınca, Altınordu'dan 3 puan alan Osmanlıs...
Süper Lig'in 5.haftası 4 cumartesi ve 3 pazar müsabakasıyla geride kaldı. Söz konusu karşılaşmalarda fileler tam 26 kez sarsıldı. Böylece 5.hafta, sezonunun en gollü haftası olarak zirveyi ilk haftadan devraldı. Bu haftanın bir diğer ilginç özelliği de hiçbir evsahibinin maç kazanamaması ve golsüz beraberliğin yaşanmamasıydı. Hafta içi haraketli günler geçiren Çetinkaya, Yeni Boğaziçi ile 1-1 berabere kalarak bu sezon ilk kez puanla tanıştı. Gönyelispor'u rakip sahada 3-0 yenen Mormenekşe Gençlerbirliği'nin çıkışı dikkatlerden yine kaçmadı. Ayrıca yeşil-kırmızılılar, tam 284 dakikadır kalesinde gol görmüyor.
K-PET 1.LİG
Merak edenler için ligin statüsünden de söz edelim: Ligi ilk iki sırada tamamlayan takımlar Süper Lig'e doğrudan yükselirken; 3. ile 6.sırada tamamlayan takımlar, tek devreli play-off grubuna kalacak ve o grubu lider tamamlayan takım,Süper Lig'e yükselen üçüncü son takım olacak. Ligi son iki sırada tamamlayan takımlar 2.Lig'e doğrudan düşerken; 9. ile 12.sırada yer alan takımlar da play-out grubuna kalacak ve o grubu son sırada tamamlayan takım, 2.Lig'in yolunu tutacak. Play-off ve play-out müsabakaları tarafsız sahada oynanacak. Takımlar lige, normal sezonda aldıkları puanların yarısıyla başlayacak. Eğer normal sezonda takımların aldıkları puanın yarısı buçuklu olursa, bir üst sayıya tamamlanacak. (Örneğin: 32,5 ise 33'e tamamlanır)
Geçen haftaki işlerimin yoğunluğundan ötürü 4.hafta panoramasını es geçmek durumunda kalmıştım. Bundan ötürü sizlerin affına sığını...
25 Ekim 2014 Cumartesi
Geçtiğimiz sezon Norveç temsilcisi Tromsö’ye elenmiş olan Beşiktaş, oynadığı ve galip bitirmesine rağmen elenmekten kurtulamadığı play off maçı sonrası ligde çıktığı Gaziantepspor maçından 2-0 galip ayrılmıştı.
Avrupa’ya gittiği bir önceki sezon olan 2011-12’de ise UEFA Avrupa Ligi’nde E Grubu’nda mücadele eden Beşiktaş grup maçlarında galip kapattığı Maccabi Tel Aviv, Dynamo Kiev, Maccabi Tel Aviv ve Stoke City maçlarından sonra ligde sırasıyla Ankaragücü’nü 3-1 yendi, Gençlerbirliği’ne 4-2 yenildi, Orduspor’u 2-1 yendi ve Samsunspor ile 1-1 berabere kaldı. 2. Tur’daki Sporting Braga galibiyeti sonrası ise ligde Gençlerbirliği’ni bu kez 3-2 yendi.
2010-11 sezonunda ise 2. Eleme, 3. Eleme, Play Off ve L Grubu mücadeleleri akabinde 2. Tur’a yükselmişti. Bu süreçte 3. Eleme Turu’nda Viktoria Plzen’i 3-0 mağlup ettikten sonra ligde çıktığı Bucaspor maçından 1-0 galip ayrıldı. Play Off’ta galip ayrıldığı iki HJK Helsinki maçından sonra sırasıyla İBB (Şimdiki adıyla Başakşehir) maçını 2-0 kaybetmiş ancak Karabükspor’u ise 4-1 mağlup etmişti. Gruplarda galip kapattığı ikişer CSKA Sofia ve Rapid Wien maçlarından sonra ligde karşılaştığı Fenerbahçe’yle 1-1 berabere kalmış, Trabzonspor’a 1-0 kaybetmiş, Bursaspor’u 1-0 yenmiş ve Gaziantepspor ile 1-1 berabere kalmıştı.
2009-10 sezonunda Şampiyonlar Ligi’nde mücadele eden Beşiktaş’ın tek galibiyeti Manchester United’a karşı olmuştu. Kara Kartallar bu maçtan sonra ligde çıktığı Fenerbahçe derbisini 3-0 galibiyetle noktalamayı başardı.
Süper Lig’de son şampiyon olduğu yılda, yani 2008-09 sezonunda Avrupa’da 2. Eleme Turu ve 1. Tur maçları oynayan Beşiktaş bu süreçte Siroki Brijeg’i iki maçta yenmiş, Metalist Kharkiv’e ise ilk maçta 1-0 galip gelmesine rağmen ikinci maçta elenmişti. Bu maçlardan sonra ligde çıktığı MP Antalyaspor’u 3-2, Konyaspor’u 2-0 ve Gaziantepspor’u 3-0 mağlup etmişti.
Sonuç ortada:
Ligde yaşadığı son şampiyonluktan bu yana Avrupa’da 16 kez galip gelen Beşiktaş, ligde bu maçlardan sonra karşılaştığı rakipleri karşısında 10 galibiyet, 3 mağlubiyet, 3 de beraberlik aldı.
En çok karşılaştığı rakip Gaziantepspor oldu! Üç maçtan ikisini galip, birini berabere kapattı Beşiktaş. Fenerbahçe’yle de iki kez karşılaşan Beşiktaş bu karşılaşmalarda bir galibiyet, bir beraberlik aldı. Ankara takımlarıyla da iki kez karşılaşan Beşiktaş, Ankaragücü’nü yenerken Gençlerbirliği’ne yenildi.
Ligde iddialı çıkışını, UEFA Avrupa Ligi ’ndeki namağlup süreciyle birleştiren Beşiktaş geçtiğimiz günlerde deplasmanda karşılaştı...
24 Ekim 2014 Cuma
23 Ekim 2014 Perşembe
Hız, Teknik: Tugay, öncelikle takımın en yetenekli futbolcularından biri ve teknik direktörünün vazgeçilmezi. Kanatta ve 10 numara mevkilerinde forma giyebildiğini yukarıda söylemiştik. Kanatta oynadığında hızını ön plana çıkarırken, 10 numara mevkinde oynadığında tekniğinin ne kadar iyi olduğunu görebilirsiniz.
İş Disiplini: Bu hususu özellikle belirtmek istedim. Tugay Gündoğan'ın müthiş bir iş disiplini var. Çok çalışıyor, sürekli önceki günden daha iyi olmaya gayret ediyor. Antremanlardan kalan boş zamanlarında kendini daha çok geliştirmek için yüzme ve fitness gibi başka spor dallarıyla uğraşıyor. Yani mesleğine büyük bir saygısı var. Bu durum, bu yaştaki genç bir futbolcu için çok önemli. Bunda heralde eski futbolcu olan babasının payı büyük.
Fiziksel Üstünlük: Futbol, yüzme ve fitness. Bir futbolcunun güçlü olması için daha hangi spor dallarıyla uğraşması gerekir? Şu an yaşıtlarına göre oldukça iyi bir fiziğe sahip, giderek daha da güçleniyor.
Defansif Anlayışı: Hücumsal anlamda çok tehlikeli bir futbolcu fakat defansif anlamda kendini geliştirmesi gerek. Özellikle kanatlarda oynadığı zamanlarda bu eksikliği göze çarpıyor. Bunu zaafını biraz olsun geliştirebilirse ortaya çok daha iyi bir futbolcu profili çıkacağı gayet net.
Kariyeri 28 Temmuz 1995 tarihinde Almanya'nın Lengerich şehrinde doğdu. Futbola şu an Almanya 3.Lig'inde mücadele eden V...
"Taner Taşkın doğru isim mi?" diye soran birçok kişi oldu son günlerde. Evet Taner Taşkın, Manisaspor teknik direktörlüğü için son derece doğru bir isim bence. Fakat keşke takımın başına şu an değil de sezon başında gelseydi. Ama Manisaspor Yönetimi ve Sportif Direktörün çok ilginç bir özelliği var ki, tüm doğruları 2-3 ay gecikme ile gerçekleştiriyorlar. Gerçekten bu konuda çok istikrarlılar. Tebrik etmek bile gerekir bu istikrarlarından dolayı!
Manisaspor ve Taner Taşkın birlikteliği için ben şöyle bir garanti verebilirim. Kesinlikle ama kesinlikle her şey Manisaspor için daha güzel olacak. Taner Taşkın‘ın takımı, Tahir Karapınar‘ın takımından daha kötü bir takım görüntüsü çizmez, daha kötü bir futbol oynamaz ve en önemlisi daha kötü mücadele etmez.
Alanya maçının ardından Manisaspor‘un zaten yeteri kadar sorunu var ve bari teknik direktörü Manisaspor için sorun olmasın diye bir ifade kullanmıştım. Karşıyaka maçından itibaren Manisaspor‘un teknik direktör sorunu çözülmüş olacak. Belki Taner Hoca gelir gelmez bir artı sağlayamayacak Manisaspor için ama en azından Tahir Karapınar gibi Manisaspor‘un hanesine eksiler de yazdırmayacak. Yani kısacası Taner Hoca‘nın ilk maçtan Manisaspor‘a faydası olmayabilir ama zararı da kesinlikle olmayacaktır.
Taner Taşkın’ın yaptığı ilk açıklamalarının benim bir önceki yazdığım yazı ile örtüşüyor olması beni oldukça sevindirdi. Hedefler konusunda oldukça realist bir hoca. İlk yarı sonuna kadar belirlemiş olduğu 20 puan barajı da son derece doğru. Taner Taşkın. Tahir Karapınar gibi olmayacak şeylerden, hayallerden bahsetmiyor ve bahsetmeyecek gibi görünüyor.
Taner Taşkın nasıl bir sistem ile oynayacak, hangi oyuncuları tercih edecek, nasıl bir mantalite tercih edecek bunların hepsini gelecek haftalarda net bir şekilde göreceğiz. Umarım haftalar geçtikçe Taner Hoca hakkında söylediğim bu olumlu sözler de artarak devam eder.
Ben gerçekten Manisaspor‘un ligin son sırasında olacak kadar kötü bir kadrosu olmadığına inanıyorum. Özellikle Hakan Turan – Hakan Barış – Mustafa Sarp – Nenad – Dmitrov – Gökhan gibi bu ligin üst düzey takım standartlarında orta saha ve ofansif orta saha oyuncularına sahip bir Manisaspor takımı var. Umarım Taner Hoca bu saydığım oyunculardan en yüksek verimi alır. Tahir Karapınar‘ın yapmış olduğu en büyük hatalardan biri de oyuncu seçimleri konusunda olmuştu. Taner Hoca, Tahir Hoca‘nın yaptığı hataları yapmaz ve Amerika‘yı yeniden keşfetmeye çalışmazsa kısa vadede ligin ilk yarısının sonuna kadar hedeflediği puana ulaşacaktır.
Taner Taşkın Manisaspor‘a hayırlı olsun. Futbolculuk döneminde uzun yıllar forma giydiği, kaptanlık yaptığı memleketinin takımında ...
Hayat futbola fena halde benzer. Futbol, şahsi beceri gerektirir; ama aslında toplu oynanan, insanların bir takım halinde oynadıkları bir oyundur. Hayat da öyle değil mi? İstediğin kadar yetenekli ol, iyi bir takımın yoksa kaybedersin. (Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filminden.)
Kayseri'de genç neslin değerli teknik adamlarından Hacılar Erciyesspor'un teknik direktörü Murat Bozdemir ile futbolculuk hayatının erken bitmesi ve teknik direktörlük hayatına girişi, kısacası futbol/hayat ekseninde keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Erken yaşta UEFA B lisansına sahip olan Bozdemir, Türkiye'de Bölgesel Amatör Lig'de en genç teknik direktör. Henüz 28 yaşında olmasına rağmen birçok tecrübeye sahip olan genç teknik adam, Kayseri'de de yerel bir efsane haline geldi. Galatasaray Futbol Okulları İç Anadolu Bölge Sorumluluğu yapan, Futsal Milli Takım seviyesine yükselen ve Erciyes Üniversitesi Futsal takımı ile Avrupa Şampiyonası Gol Kralı ünvanını elde eden Murat Bozdemir ile sohbetimiz başlıyor.
Kısaca Murat Bozdemir'i tanıyalım...
1986 yılında Kayseri'de dünyaya geldim. 7 yaşında Kayseri Erciyesspor'da futbola başladım. Futbola başlamamda Amatör Milli futbolcu olan amcam Recai Bozdemir'in çok katkısı var. Kayseri'de DSİ, Özel İdare, Şekerspor, Talasspor ve Sağlıkspor'da forma giydim. Sağlıkspor'da yaşadığım sakatlık nedeniyle futbolculuk hayatıma son vermek zorunda kaldım. Futbola bağlılığım ve hayatımın her alanında futbolu nefes almak gibi bir zorunluluk haline getirdiğim için Teknik Direktör olarak futbolun içinde kalmayı tercih ettim.
Futbola adanmış bir hayat, zorluklar ve talihsizliklere rağmen pes etmemek, sevdiği işin içinde kalmak nasıl bir duygu?
Futbol bir aşk benim için, vazgeçilmez bir tutku. Her şeye rağmen pes etmemek ve var olabildiğini göstermek futbolun doğasında var. Maddi olarak yaşanan sıkıntılara rağmen sevdiğimiz işi yapmamız bizi ayakta tutan yegane neden.
Hedefleriniz neler?
Kariyer planlaması yapmadım. Ama merdivenleri teker teker çıkmak istiyorum. Şu andaki ilk hedefim takımımı 3.Lig'e çıkarabilmek. Her teknik direktörün hayali, bir gün A Milli futbol takımını çalıştırmaktır. Ben de bu yolda ilerlemeye devam edeceğim.
Türk Futbolu ve Milli Takım hakkındaki düşünceleriniz?
Alt yapı hocalarına önem verilmesi ve sistematik çalışma ile Avrupa standartlarına ulaşabileceğimizi düşünüyorum. Örneğin Galatasaray-Anderlecht maçında rakip takım 17 yaşında bir oyuncuya devler arenasında şans verebiliyor ama bizde 25-26 yaşındaki bir oyuncuya genç nitelendirmesi yapabiliyoruz. Milli takım içinse kötü başladık ama Fatih Terim hocamıza güveniyorum. Avrupa Futbol Şampiyonası'na katılacağımıza inanıyorum.
Teknik direktör olarak bir idolünüz var mı?
Teknik Direktörlüğüme katkısından dolayı alt yapılardan itibaren desteğini çekmeyen Doğan Doğan hocama teşekkür ederim. İdolüm var diyemem ama Türkiye'den Ertuğrul Sağlam ve Osman Özköylü, Avrupa'dan ise Diego Simeone ve Andre Villas-Boas'ı beğeniyorum.
Bu röportaj TransferMerkez.com tarafından yapılmıştır, tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz.
İşi bağırmak çağırmakla halletmeyi başarı sananlar, bilmeliler ki; bağırıp çağırmak tribünlere has. Oysa ki bağırıp çağırmak skora ...
22 Ekim 2014 Çarşamba
Haftanın Formsuzu: Armand Deumi (Gaziantep Bş.Bld.Spor)
PTT 1.Lig'de 6.Hafta sonunda, Antalyaspor ve Osmanlıspor ligin zirvesinde yer aldı. Kayserispor sahasında Bucaspor'a, Karş...
Ömer Buharalı'yı takımın başına getirerek alt yapı ateşini A takım seviyesine çıkartmaya çalışan Beşiktaş, tecrübeli oyuncular ve genç oyuncularla bir harman oluşturmaya çalışmış. Tabi ki sezona hazır değiller. Tuğba Taşçı ve Gülşah Akkaya yerine Begüm Dalgalar çevresinde kurulacak bir takım en azından gelecek açısından daha fazla umut verir. Bu arada Begüm Dalgalar'ın babasının vefatı nedeniyle Begüm'e ve ailesine başsağlığı dilerim. Kısacası Beşiktaş her zamanki Beşiktaş. Umarım play-off'u görebilirler.
Bu sene sekizincisi düzenlenen ve artık geleneksel hale gelen Erciyes Cup Basketbol Turnuvası'nda kadın basketbol takımlarımızı...
21 Ekim 2014 Salı
18 Ekim 2014 Cumartesi
17 Ekim 2014 Cuma
16 Ekim 2014 Perşembe

Haftanın Takımı: Magusa Türk Gücü Küçük Kaymaklı ve Mormenekşe randevularının son dakikalarında yediği gollerle sahadan yenik ...
15 Ekim 2014 Çarşamba
2010’un Şubat ayında başkan değişti, kulüp 100. yılını kutladı, Nisan ayında Malmö Stadion’dan Swedbank Stadion’a geçiş yapıldı ve rüya gibi geçecek 4 yılın ilk adımları atılmış oldu. O sezonu yeni stadyumunda, yeni başkanıyla şampiyon tamamlayan takımın başında şimdilerde İsveç U17 takımını çalıştıran ve 2011 yılında takımı bırakıp Kopenhag’a gidecek olan Roland Nilsson vardı.
Şimdi Roy Hodgson’lı Malmö’yü falan anlatmadan nerelere geldin hemen diyenler olabilir ama hem uzak bir dönem Hodgson’un dönemi hem de ben takipte olduğum yakın zamana daha fazla hakim olduğumdan böyle bir girizgah yapayım dedim. Pek tabii ki sahanın dışında yaşananlarla saha içinde bazı aşamaları geçti Malmö ama saha içinde de fazlasıyla değişim oldu...
Filip Helander, Amin Nazari, Simon Kroon, Erdal Rakip, Andreas Blomqvist, Pawel Cibicki, Pa Konate, Petar Petrovic, Jasmin Sudic, Dardan Rexhepi gibi alt yapıdan A takıma kazandırılan gençler. Robin Olsen, Simon Thern, Tokelo Rantie, Mathias Ranegie, Miiko Albornoz, Emil Forsberg, Erik Johansson, Magnus Eriksson, Johan Hammar, Jimmy Durmaz, Jiloan Hamad, Markus Rosenberg, Isaac Thelin, Anton Tinnerholm, Enoh Adu gibi ya bedavaya ya da cüz-i miktarlara takıma katılan oyuncular. Değeri bulanı hiçbir zaman elinde tutmadı yönetim. Daniel Larsson, Guillermo Molins, Jiloan Hamad, Jimmy Durmaz, Miiko Albornoz, Tokelo Rantie vs. Hiçbiri vazgeçilmez olarak görülmeyip gönderildi. Yerlerine gelenlere soru işareti koydukça biz, onlar bizi yanılttı...
Çok basit bir örnekle açıklayayım Malmö’nün bu işi ne kadar iyi yaptığını. Şu an kadroda yer alan 15 isim zaten bu takımın alt yapısından yetişme. Bazısı döndü dolaştı geldi kadroya, kimisi A takımla antrenmanlara çıkıyor, kimisi kadroda şans buluyor, kimisi 11’in vazgeçilmezi ama oradalar bir şekilde.
Markus Rosenberg, Agon Mehmeti, Amin Nazari, Filip Helander, Simon Kroon, Pa Konate, Petar Petrovic, Sixten Mohlin, Erdal Rakip, Pawel Cibicki, Johan Hammar, Guillermo Molins, Robin Olsen, Alexander Blomqvist, Piotr Johansson. Bahsettiğim isimler bunlar. Nasıl oluyor peki bu diye soruyor olabilirsiniz. Biraz uzun olacak ama meraklısına Malmö’nün alt yapısından bahsetmek istiyorum. Konuyu böyle bağlayalım...
9-15 yaş arası gençleri alt yapısına kabul eden bir takım Malmö. Daha küçük yaşlar için yapılanı pek futbol eğitimi olarak tanımlayamayız. Buraya gelen çocuklar umutlu çünkü önlerinde fazlasıyla pozitif örnekler var. Biliyorlar iyi durumda olurlarsa A takıma çıkabileceklerini. Biliyorlar bir gün o Avrupa kokusunu yakından alacaklarını. 2 sene önce Gençlerbirliği’ne gönderilen Jimmy Durmaz da bugün İsveç A milli takımında, onun yerine Malmö’ye transfer edilen Emil Forsberg de. Zlatan’ın nereden nereye geldiğini de biliyorsunuzdur. Varın gerisini siz düşünün.
Hedef şu alt yapıda; Üretmek! Kendi ağızlarıyla bir yayın haline getirdikleri kitapta söylüyorlar bunu. Her sezon alt yapıdan en az 2 iki ismi A takıma çıkarmak hedef. U19 ve U17 kategorilerinde İsveç şampiyonu olmak hedef. Alt yapıda her maçı kazanmak hedef. Hedef her genci maksimum potansiyeline ulaştırmak...
Eğitim programları var, aile ile ortak hareket var, okullar, sponsorlar ve diğer paydaşlarla ortak hareket var. Futbol eğitiminin her adımını Malmö’de öğrenmek var. Müfredatı sadece sosyal hayat eğitimi üzerinden oluşturmamak var. Futbol eğitimi ile hayatın eğitimini aynı anda vermek var. Bizde olmayan çoğu şey Malmö alt yapısında var kısacası... Tam potansiyele erişmenin neşeli bir toplum ve antrenmanlardan geçtiğini de büyük harflerle yazıyorlar. Hani söyleyeyim dedim...
Dil eğitimini bile kendisi veriyor takım alt yapıda. İşini iyi yapan antrenörler var tabii bunun için. Burada bildiğimiz gibi değil antrenör olmak. 11 yaş altında, 12 yaş altında, 15 yaş altında, 17 yaş altında, 19 yaş altında görev alabilmeniz için farklı diplomalara sahip olup, farklı aşamalardan geçmeniz gerek. Olay şu;
5-8 yaş arası futbol okulu,
9-11 yaş arası 7 kişilik futbol takımları,
12-15 yaş elit futbol yani 11 kişilik futbol takımları...
Bundan sonrası ise tamamen profesyonel futbola yönelik hazırlıklarla geçiyor. Futbol eğitimini ise genel anlamda 3’e ayırıyor takım alt yapıda. Teknik, taktik ve fiziksel-mental antrenmanlar...
Yahu yazmak istemiyorum ama adamlar ‘Neden antrenman yapmak zorundayız’ ın bile cevabını arıyor alt yapıda. Ülkemizin en iyi sağ bekinin en kötü huyu olarak antrenman yapmaması gösterilirken biz ne hedefinden bahsediyoruz Allah aşkına? Neyse...
Takım önemli ama uzun vadede amaç bireyden faydalanmak. Alt yapıda 3 anahtar kelime var antrenmanlarda; Glädje, Utmanande, Lyckas. Yani; Mutluluk, Mücadele ve Başarı...
5-8 yaş arası öğretilenler;
Taktik olarak;
Teknik ve top kontrolü, basit egzersizler, eğlenmeye yönelik aktiviteler, bireysel öğretiler.
Teknik olarak;
Pas, şut, top sürme ve benzeri şeyler.
Mental olarak;
Yaptığı işten mutlu olma ve çevreye karşı var olan sorumlulukların bilincinde olma...
9-11 yaş;
Taktik olarak;
Teknik ve top kontrolü, basit egzersizler, hücum yaparken nasıl bir anlayışta olunacağı, eğlenceye yönelik aktiviteler ve bireysel antrenmanlar.
Teknik olarak;
Pas, top sürme, şut, top çalma ve benzeri direktifler.
Oyun içi taktik olarak;
Mesafe, genişlik, derinlik.
Mental olarak;
Takım oyunu, konsantrasyon ve yaptığı işten mutlu olma ve çevreye karşı var olan sorumlulukların bilincinde olma...
12-13 yaş;
Taktik olarak;
Top kontrolü, hücumda ve savunmada nasıl hareket edileceği, koordinasyonu ve kişisel beceriyi geliştirme adına egzersizler.
Teknik olarak;
Pas, top sürme, dripling, şut, kaleci yetiştiriciliği.
Ofansif olarak;
Duvar oyunları, mücadele ve benzeri ofansif detaylar.
Oyun içi taktik olarak;
Mesafe, genişlik, derinlik ve oyunun gerek yukardan aşağıya gerekse sağdan sola yönünü değiştirebilme.
Defansif oyun taktiği olarak;
Markaj, pres, müdahale, savunmanın esasları ve benzeri defansif yükümlülükler.
Mental olarak;
Takım oyunu, iletişim, artan sorumlulukların bilinci ve beslenme ile dinlenmeye yönelik bilgi aktarımı.
14-15 yaş;
Taktik olarak;
Top kontrolü, hücumda ve savunmada nasıl hareket edileceği, dayanıklılık, hız ve benzeri taktik bilgiler.
Teknik olarak;
Pas, top sürme, dripling, şut, top kontrolü, pres, markaj, mücadele, kapılan topun kullanımı.
Ofansif olarak;
Duvar oyunları, mücadele, kanat bindirmeleri, markajdan kurtulma, alternatif pas olanağı, çapraz koşular, kontra atak.
Oyun içi taktik olarak;
Mesafe, genişlik, derinlik, topla tam ve yarım dönüşler, risk alma, yerleşim.
Defansif olarak;
Savunma, markaj, top kapma, yerleşim.
Kollektif olarak;
Oyunu merkezden ve kanatlardan oynama, yüksek ve alçak savunma oyunu.
Mental olarak;
Takım oyunu, bireysel oyun, sorumluluklar, kendi antrenörün olabilme, yeme-içme ve dinlenmeye dair bilgiler, özel ekstra eğitimler, pozisyon eğitimleri, özgüven.
Dahası tabii ki var. İş bitmiyor burada ama tek bir yazıda bunları anlatıp kafanızı şişirmek istemedim. Kısmet olursa 2. yazımızda da işin diğer taraflarına bakarız. Bu düzen hiçbir yerde yok tezi üzerinden yazmıyorum bunları, sakın yanlış anlaşılmasın. Ülkemizde yok diye yazıyorum. Bu sene tarihinde ilk kez Şampiyonlar Ligi’ne katılan Malmö’nün geldiği noktanın sürpriz olmadığını göstermek için yazıyorum. Beğenmediğimiz İsveç futbolunda bile bazı takımların belli bir program dahilinde bu işi yaptığını anlatabilmek için yazıyorum. Yazıyorum, yazıyoruz, yazıyorsunuz da, dinleyen kim. Bir kulağından girip, bir kulağından çıkıyor bizimkilerin. Sonra oturuyorlar koltuğa, kalkmak falan hak getire. Selametle...
2006 ile 2009 yılları arasındaki 4 sezonda 6 ile 9.sıralar arasında gidip gelen bir takımdı Malmö. 2004’de şampiyon olan takım o dö...