Zeytinburnu’ndan girmek istiyorum turumuza Zeytinburnu’ndan başlayalım bu tura. İlk sırayı ben de doğup büyüdüğüm yer Zeytinburnu’na ve Zeytinburnuspor’a ayırayım çok yüksek müsaadenizle. Zeytinburnuspor 1953 yılında Zeytinburnu’nda kurulmuştur. 1989-1991, 1993-1995, 1996-1997 yılları arasında da 3 kere Süper Lig’de mücadele etmiştir. Her ne kadar bu yıllar da hep ligde tutunma çabasında olsa da bu onurlu bir mücadeledir. Her türlü maddi İmkansızlıklara rağmen direnmiştir Zeytinburnuspor ve arkasında duran cefakar taraftarı. Şu anda İstanbul 1. Amatör liginde devam etse de mücadelesine belli mi olur belki yeniden gelir eskiden bulunduğu yerlere. Lacivert ve beyaz yeniden coşkulu bir şekilde dalgalanır emektar Zeytinburnu Stadyumu’nda. Bu arada stadyum demişken Zeytinburnuspor Stadyumu 16.000 kişilik bir stadyumdur. Semt takımlarına göre büyük bir stada sahiptir Zeytinburnu. İlçenin tam göbeğinde gömmeli bir yapısı vardır. Şu an çok eski de olsa hala ihtişamını korumaktadır. Birçok semt takımı gibi Zeytinburnuspor'un da lokali bir çay bahçesiydi daha sonra Zeytinburnuspor 1965 yılında Mithatpaşaspor ile birleşerek federe bir kulüp olmuştur. Zeytinburnuspor’un iki tane de gururu vardır. Tüm Türkiye tanır onları, hatta Dünya tanır; Arif Erdem ve Emre Belözoğlu… İkisi de gururudur bu semtin. Dolaylı yoldan da olsa Avrupa ve dünyada temsil etmişlerdir semtlerini. Onları uzun uzun anlatmaya gerek yok zaten kim olduklarını herkes biliyor ne kadar vefalı olduklarını da. Zeytinburnu’ndan ayrılmadan önce bir de tatlı rekabetlere değinelim. Bu tarz rekabetler bazen istemediğimiz gibi olsa da umarım bir gün sadece futbolun konuştuğu kavganın olmadığı günleri de görürüz. Karagümrük ile Zeytinburnu maçları çok çetin geçer birbirine yakın olan bu semtlerin bazen dostane tavırları olsa da birbirlerine istenmeyen olaylar da olmuyor değil. Umarım bu rekabette yine, yeni ve yeniden daha üst klasmanlarda devam eder…
İstanbul’un en kuzeyine gidip yine Lacivert ve beyaz’ın aşkından devam edelim. İçinizden işte Sarıyer dediğinizi duyar gibiyim. 1940 yılında kurulan güzide kulübümüz Sarıyer, öne çıkan bir semt takımlarından biridir. Süper Lig’de başarılı olduğu dönemler olmuştur. 1982-1994 ve 1996-1997 yılları arasında Süper Ligde mücadele etmiş ve birçok önemli futbolcunun forma giydiği bir takım olmuştur. Şu anda mücadelesini 2.Lig'de veriyor olsa da taraftarları bir gün yeniden Süper Lig’e çıkacaklarına inanıyor. Sarıyer deyince eskilere baya bir gittiniz biliyorum. Sarıyer’in 3 büyüklere kök söktürdüğü dönemler gözlerinizde canlanmıştır diye tahmin ediyorum. Sarıyer maçlarını Yusuf Ziya Öniş Stadı’nda oynamaktadır. 10.000 kişilik kapasiteye sahip olan bu stadın adını aldığı Yusuf Ziya Öniş’e bir parantez açmak istiyorum. Yusuf Ziya Öniş, 1892 yılında İstanbul’da doğmuştur, Galatasaray Lisesi mezunudur. Tahsilinin ardından İsviçre’ye gitmiş Servette kulübü ve Galatasaray’da futbol oynamıştır. 1922-1924 yılları arasında Galatasaray’ın maddi olarak en zor zamanlarında başkanlık rolünü üstlenmiştir. Ayrıca 1922’de kurulan Türkiye Futbol Federasyonu'nun ilk başkanıdır. 1950-1952 yıllarında tekrardan Galatasaray başkanlığı yapmış, ömrünün son yıllarını Sarıyer’e ayırmış ve adı ilçedeki stada verilmiştir. Biraz da Sarıyer’in formasını giyen efsanelerden bahsedelim, kimler geldi kimler geçti kulüpten; Cemil Turan, Rıdvan Dilmen, Selçuk Yula, Tarık Hodziç, Yaşar Duran, Erdal Keser, Sinan Engin, Erdi Demir, Metin Mert, Garo Hamamcıoğlu, Cem Pamiroğlu, Erdoğan Arıca, Smail Spalic ve daha niceleri Sarıyer’in ekmeğini yemiş suyunu içmiştir. Belli mi olur Sarıyer yine bir gün Süper Lig'e dönerler belki ama dönmeseler bile taraftarı hiçbir zaman yalnız bırakmaz Sarıyer’i, hani derler ya sokakta oynasa kaldırımdan desteklerler…
Vefa Spor Kulübü, 1908 yılında temeli atılmış 106 yıllı koca çınar… Şu anda Amatör Lig’de olsalar da kimseler yokken en üst ligdeydi onlar. Yeşili ayrı beyazı ayrı güzel olan güzel Vefa. 1958-1963 ve 1965-1974 yılları arasında bugünün Süper Lig’in de oynamış olan Vefa’nın geniş bir taraftar profili vardı geçmiş yıllarda. 1959 yılında Milli Lig kurulana kadar 3 kere İstanbul Ligi’nde 3. olmuştur. Bir zamanlar İstanbul’da büyük takımlar Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş diye sayılırken bir de Vefa’yı iliştiriverirlermiş, öyle duyduk biz büyüklerimizden. Daha sonraları tabi endüstriyel futbola yenilmiş ve zengin kulüplerle baş edememiştir Vefa. Maçlarını 8.000 kişilik Vefa Stadyumu’nda oynamayan Vefa Spor Kulübü, önemli maçlarda bugün bile hınca hınç dolu tribünlere oynamaktadır.
Fatih’ten devam edelim o zaman “Fatih’in Torunları”na uğrayalım. Karagümrük SK, 1926 yılında kurulmuş İstanbul’un güzide kulüplerinden biridir. Önce renklerin hikayesinden gireyim mevzuya, kırmızı ve siyahın hikayesinden. Bilirsiniz İstanbul, cumhuriyetin ilk yıllarında yangınlarla mücadele etmiş ve bu sorundan çok çekmiştir. O dönemde yangına en müsait yapılar Karagümrük’teydi ama dönemin tulumbacıları o kadar başarılıydı ki onlara ithafen verildi bu renkler Karagümrük takımına. Kırmızının alevi, siyahın dumanı misali… 1958-1963 ve 1983-1984 yılları arasında Süper Lig maceraları da vardır Karagümrük’ün, hatta son çıktıklarında şampiyon olarak çıkmışlardı.
Şimdilerde 3. Ligde mücadelesine devam eden Karagümrük, geçmişte birçok önemli ismin formasını giydiği bir takımdır. Benim aklıma ilk gelen isim Karagümrük tarihinin en çok gol atan oyuncusu Hakkı’dır, “Baba Hakkı”… Hakkı Yeten, Beşiktaş’a gitmeden önce semtinin takımı Karagümrük’ün formasını terletmiş ve kulüp tarihine adını altın harflerle yazdırmıştır. Müjdat Gezen’in babası Necdet Gezen, eski hakem Ahmet Çakar’ın babası Dr. Mustafa Çakar, gazeteci Asaf Ayçıl ve Hakkı Yeten’den sonra Karagümrük takımının en çok gol atan ikinci oyuncusu Albay Rıza Erseven gibi birçok ünlü ismin takımı olmuştur. Ayrıca çok uzaklarda bir takıma ismini ve renklerini vermiştir Karagümrük. Yozgat’ta Yimpaş Yozgatspor 2 yıl (1959-1961) Karagümrük adıyla mücadele etmiştir. Karagümrük maçlarını aynı ilçenin takımı olan Vefa ile ortak kullandıkları 8.000 kişilik emektar Vefa Stadı’nda oynar ve her maç tribünleri doldururlar. Karagümük’ün cefakâr taraftarı takımlarını hiç yalnız bırakmaz. Tabii rekabetsiz olmaz bu işler, tadı tuzudur. Karagümrük’ün en büyük rakipleri Kasımpaşa ve Zeytinburnu’dur. Özellikle Kasımpaşa – Karagümrük çok eskilere dayanan bir derbidir. Kulüpler en çok hasılatı bu maçlardan toplar ama en çok kavga da bu maçlarda çıkar. İki kulüp en son geçtiğimiz yıl Türkiye Kupası’da karşılaştı. 3.Lig ekibi Karagümrük, bir Süper Lig takımı olan Kasımpaşa karşısında son ana kadar savaşmış ama 3-2 mağlup olmaktan kurtulamamıştı.
Umarım turdan keyif alıyorsunuzdur. Taksim’e doğru gidelim Taksimspor’dan bahsedelim biraz. 1940 yılında kurulan bu kulübümüz, Galatasaray’dan ayrılan Ateş-Güneş, Nor Şişli ve Kale kulüplerinin bir araya gelmesiyle kurulan güzel semt takımı. Taksimspor’un bir diğer özelliği Ermeni yurttaşlarımızla özdeşleşen bir kulüp olmasıdır. Tarihte Ermeni Cemaati ile yakın ilişkilerde bulunan bu kulübümüz, bünyesinde Türk sporcuları da barındırıyordu. Şu an Amatör Lig’de mücadelesine devam eden Taksimspor, günümüzde ona destek verenlerin çabalarıyla ayakta durmaya çalışmaktadır. Maçlarını 4 bin kişilik Feriköy Stadı’nda oynayan Taksimspor, geçmişte çok ünlü bir futbolcunun futbola başladığı takımdır. Türk futbolunun “Ordinaryüs”ü ve Fenerbahçe’nin simge ismi Lefter Küçükandonyadis. Büyükada’nın dar sokaklarında top koşturmaya başlayan Lefter, sarı–kırmızılı Taksimspor’da futbola adım atmıştı. Hatta yaşı oynamaya müsaade etmediği için yaşı büyültülerek takıma alınmıştır. Daha sonra 4 yıl Diyarbakır’da vatani görevini yapar Lefter, orada Ordu Milli takımında gollerine devam eder. Askerlik dönüşü ise özdeşleşeceği Fenerbahçe’ye gelen efsane isim, yıllarca bu takımın formasını giyecek ve adını tarihe altın harflerle yazdıracaktır. Geçtiğimiz yıllarda bir saldırı sonucu hayatını kaybeden Agos Gazetesi genel yayın yönetmeni Hrant Dink de bir dönem Taksimspor’un formasını giymiştir.
Yine Beyoğlu’ndayız Lacivert ve Beyaz’ın hikâyesinden devam edelim. 93 yıllık tarihiyle önemli bir yere sahip olan Kasımpaşa, şu ana kadar bahsettiğimiz takımlar içerisinde en iyi durumda olan semt kulübümüz. 1959-1964, 2007-2008, 2009-2011 dönemlerinden sonra 2012’den beri Süper Lig’de mücadele eden Kasımpaşa’nın tarihi de çok eskilere dayanmaktadır. 1921 yılında kurulduktan sonra aynı semtin takımı Altıntuğ ile birleşen Kasımpaşa, 1942 yılına kadar Altıntuğ adıyla mücadele etmiştir. 1961-62 yılında ligi 5. olarak bitirerek tarihinin en önemli başarısını yaşamıştır. Son birkaç yılda yaptığı yatırımlarla oldukça güçlü bir takım kimliğine bürünen Kasımpaşa ligde üst sıraları zorlarken, Süper Lig’de 3 büyükler dışındaki tek İstanbul takımıdır. Kasımpaşa, maçlarını 15.000 kişilik Recep Tayip Erdoğan Stadyumu’nda oynamaktadır. Bu stadyum bana göre İstanbul’un en güzel yerlerinden birinde Beyoğlu’nda, Taksim’e çıkmadan Kasımpaşa’da bulunur. Gömmeli yapısı ve deniz manzarasıyla eşsiz güzelliğe sahip olan bir stadyumdur. Güzel günler yaşadığı kadar geçmişte buhranlı günler de geçiren kulüp 3.Lig’e kadar düşmüş ancak taraftarının da desteğiyle şu an bulunduğu hak ettiği yere geri dönmeyi başarmıştır.
Bu sefer karşıya doğru gidelim biraz, Pendik tarafına doğru uzanalım. Pendikspor’un tarihi 1927 yılına dayanmaktadır. Pendik Gençlerbirliği adıyla kurulan kırmızı-beyazlı kulüp, 1950’den sonra Pendikspor adını almış ve kuruluş tarihi olarak 1950 yılını kabul etmiştir. Pendikspor, tarihinde hiç Süper Lig’de mücadele etmemiş ancak 1950 yılı öncesi Pendik Gençlebirliği adıyla dönemin güçlü takımları Fenerbahçe, Beşiktaş ve Vefa’yı mağlup etme başarısı göstermiştir. Pendikspor’un 1999 yılında Fenerbahçe’yi mağlup ederek kupadan elediği tarihi maç hala hafızalarda yerini korumaktadır. Bugün mücadelesine 2. Lig’de devam eden Pendikspor, gelecek için daha iyi yerde olmak için planlar yapıyor. Maçlarını 2.500 kişilik Pendik Stadyumu’nda oynayan Pendikspor, çoğu maçını dolu tribünlere oynuyor. Özellikle Kartalspor ile aralarında büyük bir rekabet olduğunu da eklemek de fayda var.
Yine Anadolu yakasından devam edelim, Pendikspor'un ezeli rakibi Kartalspor’u anlatalım. Futbolun, Kartal’da çok sevilen bir spor dalı olmasıyla beraber Kartal’ın ileri gelenleri bir futbol kulübü kurmaya karar verir. Ali Örs, Mustafa Gürsel, İsmail Perin, Nevzat Bozkurt ve Haluk Akan, 18 Ağustos 1949'da Kartal rıhtımında bulunan Bahar Aile Gazinosu'nda ilk kongreyi gerçekleştirirler ve Kartal Gençlik Kulübü'nü kurarlar. Kartal Gençlik Kulübü’nün ilk Başkanı Ali Örs olur. İşte böyle başlar bordo ile beyazın hikayesi.. Kartalspor’un maçı varsa Kartal’da hayat durur, hele bu takım ezeli rakip, ebedi dost olan Pendikspor ise her şey çok daha farklı olur. Kartalspor maçlarını 7.000 kişilik Kartal Stadı’’nda oynamaktadır. Kartalspor’a yürekten gönül veren taraftarları her maç ellerinden geldiğince destek verirler, doldurmaya çalışırlar bu şirin stadyumu. Tarihi boyunca hiç Süper Lig yüzü görmeyen Kartalspor, PTT 1.Lig’den 2.Lig’e düşmüştür. Kartalspor'un ilginç bir özelliği de geçen seneye kadar hiç küme düşmemiş bir takım olmalarıdır. Kartal tam bir futbol okuludur, Süper Lig’de mücadele etmeseler de Kartal’dan yetişen ya da bir dönem formasını giymiş birçok ünlü futbolcu Süper Lig’de oynamıştır. Volkan Demirel, Egemen Korkmaz, Servet Çetin, Semih Kaya, Ender Alkan, Adem Sarı, Murat Bölükbaşı, Emrah Eren bunlardan sadece birkaçıdır. Alt yapıya ve genç oyunculara bu kadar değer veren bu güzide kulübümüzü umarız bir gün Süper Lig’de de görürüz.
Kartal rıhtımından ufak ufak ayrılarak yazımıza son vermek istiyorum yüksek müsaadenizle. Umarım ilk yazım hoşunuza gitmiş ve sizi sıkmamıştır. Başka bir yazıda görüşmek dileğiyle. Hoşça kalın, futbolla kalın…
Hazırlayan: Özgün Çağlar ÖZTÜRK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder