Olaylara bakış açılarındaki duygusal etmenler, bütün
örneklerin ortak noktası olacak.
José Roberto Gama de Oliveira (Bebeto) ve Beşik Sallama Hareketi |
94' Amerika
dendiğinde bütün futbolseverlerin aklında kalan en aşina karelerden biridir
şüphesiz, Brezilya'nın Hollanda'ya karşı verdiği mücadelede takımın 2. golünü
atan Bebeto, o günlerde (7.7.1994) Dünya'ya gözlerini açan oğlu Mattheus'a ithafen
yaşadığı gol sevinciyle izleyen herkesin kalbine dokunmuştur.
Mattheus, bugün 20
yaşında ve ülkesi takımlarından Flamengo'da forma giyiyor. Her geçen gün
pozitif ivmeyle yükseliş gösteren bir kariyer inşa etmekte.
Daha sonra bu
kutlama bir fenomene dönüşmüş ve yeni evlat sahibi olmuş her futbolcunun, gol
sevincindeki zürriyet bildirisi haline gelmiştir.
Adriano Leite ve Babasının Kaybı Ertesinde Mumla Aranan Eski Günleri |
Adriano, 2004'ün
sonuna gelinirken bir trajediyle sarsılır. En büyük destekçisi olan babası
Almir, henüz 44 yaşındayken kalp krizinden hayatını kaybetmiştir. Baba - Oğul ilişkisini, her çocuğun gıpta
edeceği bir düzeyde tatmış olan Adriano için babası Almir, en büyük motivasyon
kaynağıdır, hatta sadece onu mutlu etmek için oynadığını deklare ettiği
açıklamaları da olmuştur zaman zaman.
Bu kaybın
ertesindeki sezonunu, resmi maçlarda 40 gol atarak tamamlayan Adriano, acısını
daha fazla erteleyemez ve bu erteleme sürecindeki birikmişliğin neticesi olarak
alkol bağımlılığı kapısını çalar. Çok kısa bir sürede göstermiş olduğu performansla
"İmparator" lakabına layık görülen Adriano, hızla kilo alır ve
disiplin zaafiyetleri göstermeye başlar.
Futbola dair tüm
hırslarını bir anda kaybettiğini dile getiren Adriano'nun dünyası bir anda,
hızlı arabalarla yapılan ekstrem denemeler, hayat kadınları ve alkol ekseninde
dönmeye başlamıştır.
Kulübü Inter, bu
duruma her ne kadar hassasiyetle yaklaşıp Adriano'ya yardımcı olmaya çalışmışsa
da, Adriano'nun kendisine faydası yokken profesyonel bir fayda sağlayabilmesi
mümkün olmamıştır, gemileri yaktığı aşikardır ve ülkesine dönüşünün ardından
hepimizi "Acaba bir gün tekrar.." dedirten sürece sokmuştur.
Oynadığı dönemde
büyük hayranıydım, artık 32 yaşında, hırslanamayacak kadar tok ve vazgeçmiş görüntüsünden
birşey kaybetmiş değil, maalesef.
David Luiz & Thiago Silva Dostluğu |
Pozisyonları
itibariyle nadiren yaşadıkları gol sevinçlerinde, birilerini işaret eder tarzda
parmaklarını havaya kaldırışları bende hep en amiyane tabirle "Acaba
tribünde bacıları veya zevceleri mi var da jest yapıyorlar" tarzında magazinel
bir merak uyandırırdı, cevabı bulduğumda duygulanmamak imkansız oldu.
Bunu anlatmak için
kelimeleri zorlamayacağım, yukarıdaki kare yeterli olacaktır, sözde mezara
kadar olmayan dostluklar da varmış, evet.
Diego Costa ve Reddettiği Milli Takım Daveti |
Benim fikrim, Diego Costa'nın aidiyet hissinin ona değer
verilen yere ait olduğu, yani İspanya'ya. Bu kararın tamamen duygusal olduğunu düşünüyorum,
kinayesiz ve gerçek manasıyla.
Brezilya Milli Takımı Hukuk İşleri Direktörü Carlos Eugenio
Lopes, "Hiç kuşkumuz yok ki Costa baskı altında İspanya Milli Takımı'nı
seçti, tercihi tamamen ekonomiktir. Biz de buna karşılık önlemlerimizi
alacağız" sözlerini sarfettiğinde gülmüştüm, ne ekonomisiymiş o? Yerli
olunca daha fazla para kazanması durumu İspanya'da geçerli değil. Duygusal ve
reaktif açıklamaların her ülkede mevcut olabileceğini de görmüş olduk böylece.
Birkaç kez gittiğim Brezilya'da gözüme en çok çarpan şeylerden biri aşırı
milliyetçi olduklarıydı, o nedenle bunların hiçbirine şaşırmıyorum.
Dünya Kupası'na istinaden verilen billboard ilanlarından tutun,
turnuvayı anımsatan herhangi en ufak bir şeyde hep Diego Costa üzerinden
göndermeler yapılarak reklamlar yapılmaya başlandı.
Kampanyanın radyo için
hazırlanan reklamı ise daha trajedik. Brezilyalı bir futbol spikerinin ağzından
dinlediğimiz Dünya Kupası Finali maçında Brezilya, İspanya’yı 1-0 yenmektedir.
Son dakikada Brezilya aleyhine bir penaltı çalınır, topun başına Diego Costa
gelir ve penaltıyı kaçırır. Dünya Kupası'nı kazanan Brezilya adına spiker
şöyle bağırmaktadır: “Chupa, Diego Costa!”
Yani, ayıptır söylemesi, şöyle birşey
oluyor : “Diego Costa, bu da sana ... ”
İki Efsane Dövüşçünün Kontratlarındaki Enteresan Madde |
Bu isimler, Mauricio 'Shogun' Rua ve Wanderlei 'Wand' Silva,
yani ikisi de artık emeklilik yaşlarına gelmiş fakat yakın geçmişte efsane
olmuş dövüşçüler. MMA (Karma Dövüş Sanatları) müsabakalarına ilgili olanlar
isimlere yabancılık çekmeyecektir.
Rua ve Silva'nın arkadaşlıkları çocukluk dönemlerinden bu
yana süregelen bir arkadaşlık. Tıpkı David Luiz ve Thiago Silva örneğinde
olduğu gibi.
Hem Rua hem Silva, kariyerlerine başlarken de, en iyi
dönemlerinde de, en kötü dönemlerinde de, her türlü reyting kaygısından hevesli
sponsoru ve menajeri refüze ederek ömürleri boyunca birbirleriyle müsabaka
yapmalarının talep edilmesinin söz konusu dahi olmayacağına dair kontratlarını yenilemekteydiler
ve halen sürdürmekteler.
İkisi de aynı siklette ve aynı organizasyonda yıllardır bir
çok rakiple karşı karşıya geldiler ama bir kez olsun maç yapmışlıkları vaki
değil, hatta bu yönde cazip bir teklif veya herhangi bir ısrara bile müsama
göstermediler, bir kez bile.
Bir düşünsenize, filmlere konu olmuş bir klişenin gerçek
olduğunu. Yani adamların reddettiği durumun ne denli büyük bir reklam gelirine
ve hasılata karşı konulan tavır olduğunu söylemeye çalışıyorum. Bugüne kadar
Serena Williams & Venus Williams maçlarına karşı duyulan heyecanı bir kaç
katıyla çarpmak lazım, işin içinde dövüş ve iki tane efsane var. Böyle birşey
olmadı ve olmayacak. İkisine de büyük saygı duyuyorum.
[ Böyle bir maç olsaydı, Rua sopa garibi yapardı Silva'yı,
aramızda kalsın ;) ]
Alex De Souza, Fenerbahçe'den Ayrılışı ve Eşiyle Tanışma Hikayesi |
Gönderilişindeki yakışıksızlığı hala yediremem, türkî
ihtiraslara kurban edildiği görüşündeyim. Küçük gündemlere sahip insanların,
böyle gündelik ihtiraslarına karşı koyabilen otoriteler, o gün de otoriter kalabilseydi
keşke diye düşünüyorum halen, keşke başkan da o küçüklüğe alet olmasaydı, neyse
uzatmak istemiyorum, sinirleniyorum.
Bir Galatasaraylı olarak, her yabancı Alex gibi olsa
diyebiliyorum. Efendiliğiyle, yıllarca koruduğu ve geliştirdiği aile babası
imajıyla, bence içimizden biridir Alex. Diliyorum ki bir gün, Alex'in Fenerbahçe
teknik direktörlüğü bahsi, bir Fenerbahçe başkan adayının seçim vaadi olacaktır.
Ronaldo ve Kronik Diz Sakatlığının Perde Arkası |
Yukarıda da bahsettiğim gibi, 2010 yılında Brezilya'ya
taşınmayı ciddi ciddi düşünüyordum, bir muhtemel evlilik münasebeti söz konusuydu.
Sık aralıklarla birkaç defa Brezilya'ya gittim geldim ve tesadüfen de olsa
enteresan bir bilgi edinmiştim.
Ronaldo, kariyerinin başında bir seçim yapmış, bu seçim
Brezilya'da üç aşağı beş yukarı bilinse de Dünya'da pek bilinmiyor sanıyorum,
yıllardır gazete, dergi takip ederim ulusal/yabancı, hiçbir yerde rastlamadım,
varsa da tekrara düştüğümden dolayı peşinen özür dilerim.
Ronaldo henüz 17-18 yaşlarındayken, Cruzeiro kulüp
doktoru diyemiyorum çünkü akıl hocası hüviyetindeki dışarıdan bir tanıdık doktor
muydu acaba diyorum bir yandan, tam hatırlayamıyorum kusura bakmayın, o doktoruyla
bir ihtimalin olabilirliğini ölçüp biçmişler, o mevzu da hikayeyi başlatıyor.
Ronaldo, bacaklarının çok güçlü olması için uğraşıyormuş o günlerde ve bu doktoru, ona çok riskli bir
öneriyle gelmiş. Prematüre doğan buffaloların anatomik gelişimini tamamlaması
amaçlı veterinerlerce kullanılan bir ilaç varmış, hayvanların erken doğumdan
mütevellit güçsüz bacaklara sahip olmaları yürüyüşlerine engel teşkil
ettiğinden, bu ilaç ekseriyetle baldır bölgesini güçlendiren
nitelikteymiş.
Ronaldo en ufak bir tereddüt dahi göstermeden hemen bu ilaca
başlamak istemiş fakat doktoru onu uyarmış ve ilacın insandaki etkilerini
kestiremeyeceklerini ve haliyle, bacakları insani gelişimden fazlasına tabi
olacağı için, sahip olacağı kariyerin ne kadar süreceğini öngöremediğini, işine
mi yarar yoksa zarar mı verir paradoksuna kuşkuyla yaklaştığını dile getirmiş
ve bu acabalar üzerine müzakere etmişler.
Ronaldo'nun yaşadığı sakatlıklara bakarsak, dizlerinin
baldırlarını taşıyamadığını görüyorum en sokaktaki insan gözüyle bile
baktığımda. Bu duyduklarımı değerlendirdiğimde çok olabilir bulmuştum bu durumu
ve Ronaldo'nun kariyeri de nitekim, uzun sürmedi. Brezilya'da bu durumu bilen
ve konuştuğum birkaç kişi hikayenin olabilirliğini yüksek buluyordu ve ben de
ikna olmuştum açıkçası, sizlerle de paylaşmak istedim, doğrudur yanlıştır.
Vaktini ayırıp okuyan herkese teşekkür ederim, ayırdığınız
vakte değebilmesini umuyorum.
Hazırlayan: Yiğit Can ERTUNÇ
Çok güzel bir yazı olmuş. sıkılmadan okudum
YanıtlaSilÇok mutlu oldum, sağolasın.
YanıtlaSilçok sağlam yazı ellerine sağlık üstat. özellikle ronaldo'nun olayı çok ilginçmiş, eğer doğruysa incelenip üstüne kafa yorulması gereken bir konu
YanıtlaSilÇok teşekkürler.
SilHaklısın, böyle birşey olmuşsa hayatıyla nasıl kumar oynayabildi, bu nasıl bir hırstır ve illegal sayılmaz mıydı diye düşününce ben de zihnen yoruluyorum açıkçası :)