Ocak Ayı'nın gelmesiyle transfer piyasası hareketlendi
malumunuz, hergün birçok kulüp için yeni isimler yazılıp çiziliyor. Bu ihtimaller
keşmekeşinde, geçtiğimiz yaz ayından bu yana gözüme batan bir durum mevcut ve bu
duruma karşı olağan iyi niyetimle, elimden ne gelebilecekse ortaya koymaya
niyetlendim.
Velhasıl, kolay bir yazı olmayacak, çünkü kendisinden talep edilmediği halde öğüt vermeye can atan insanlardan hazetmem. O ağızdan mümkün olduğunca kaçmaya çalışacağım zira kendimde öyle bir had görmüyorum. Tamamen amatör bir çabayla, duruma iyi niyetli bir yaklaşım getirme derdindeyim.
Gündemim Trabzonspor ve ilgilendiği oyuncuların ortak profili. Herkesin bildiği, bir süredir okuduğumuz birkaç isim üzerinden önce bir eleştiride bulunup, sonra çözüm yolu aramaya neden-sonuç ilişkisinden sapmayarak devam edeyim.
Adebayor, Papiss Cisse, Bendtner, Gomis, Robinho, Berbatov, Obi Mikel, Cornelius, Guidetti, Pogrebnyak.
Bu isimlere bakıp ortak noktalarını filtrelediğimizde, elimize somut tek bir şey geliyor, CV'lerin kallaviliği. Ben bu filtrede, görünmeyen soyut birşey farkediyorum ve onunla alakalı bir iki kelamım olacak.
Trabzonspor, Türk futbolunda ayrıcalık bahşedilmiş 3 kulübün arasına, kendi ayrıcalığını yoktan var ederek, öz çabasıyla gelmiş ve kabul görmüş büyük bir camia. Ayrıcalıktan kastım İstanbul'da doğmayanların da İstanbul kulüplerini tutması ve benzeri ufak, masumane şeyler. Hoş görüldükleri, el üstünde tutuldukları ve siyasi öteberilerden etkilendirildikleri muzdaripliklerden & ayrıcalıklardan bahsetmiyorum.
Hacıosmanoğlu dönemi itibariyle Trabzonspor, idari açıdan bir rüşt ispatı kaygısıyla yol alıyor. Halihazırdaki seçiliş vaadleri de biraz bu olduğundan, bu kaygının transfer hedeflerine sirayet etmemesi zaten sürpriz olurdu. Bahsettiğim kaygının transfere yansıyan halini tek bir cümleyle özetlemem gerekirse "Bizim de durumumuz var." paralelinde hedefler belirlenip müzakereler yapılıyor, anladığım kadarıyla.
Evet, Trabzonspor'un da durumu var, bence bu herkes tarafından biliniyor ve kötü bir yatırım yaparak ispatlanmak zorunda değil. Trabzonspor yetkililerinin özel hayatlarındaki ticari başarıları, itibarlı ailelere mensup oluşları medyada çok fazla yer almıyor. Bence almak zorunda da değil fakat ego denen bir gerçek var ki, ilkel ele alındığı takdirde krizi beraberinde getirebiliyor. Esasen bu durumu bir kriz olarak görüp fırsata çevirme amacıyla yapılansalar, Trabzonspor'a çok iyi geri dönüşleri olabilir.
Haksız değiller aslında, herhangi bir İstanbul kulübü başkanının ne kadar adam olduğundan, ne kadar zeki, zengin ve zürriyet sahibi olduğundan o kadar fazla bahsediliyor ki, "Biz de buradayız" gibi bir reflekse sebep olması kadar normal birşey yok. Fakat, bence bundan imtina etmeliler ve planlı, programlı yapılanarak profesyoneller ile çalışma yoluna gitmeliler. Aksi halde bir hayır öngöremiyorum. Sadece birkaç gün alkışlanırlar ve sonrası da yine el yordamıyla devam eder.
Kaldı ki Hacıosmanoğlu, sonradan görme bir başkan profili değil. Yanlışsam düzeltilmekten gocunmam fakat araştırdığım kadarıyla Hacıosmanoğlu'nun ailesi Osmanlı'nın beylikler döneminden bu yana saltanatı süren bir aile. Yani kendisi nesillerdir devredilen bir bayrağın bugünkü sancaktarı. Aslında hem anlıyorum, hem anlamıyorum bu kadar "Bizim de durumumuz var" kaygısıyla hareket edişini. Zaten sindirmiş, görmüş bir insandır diye düşünüyorum. Hedeflerinde biraz akılcılık görmek istiyorum açıkçası.
Yapıcı eleştirilerimden sonra Trabzonspor için nasıl bir transfer rotası doğru olabilir noktasına geleyim, fikirlerimi paylaşayım.
1.'si; Avrupalı oyunculardan , Avrupa görmüş oyunculardan en azından şimdilik uzak durmalılar.
Çünkü, Avrupalı oyuncular, milli takımlarında "Ne kadar kazanıyorsun?"dan ziyade "Neredesin şimdi?" sorusuyla muhataplar, Trabzon çok güzel ama biz biliyoruz, onlar bunu idrak edene kadar "Istanbul" diyebildikleri müddet rahatlar, maalesef.
Ayrıca Doğu Avrupa, Güney Avrupa ve İskandinavya haricinde yetişmiş oyuncuların aidiyet duyguları, yetiştikleri kulüpten ayrıldığı andan itibaren bitiyor gibi bir düşüncem var. Doğrudur veya yanlıştır.
2.'si; Güney Amerikalı oyuncuların Trabzonspor'u bir basamak olarak göreceğini kabullenebilecekler ise takıma dahil etmeliler. Zira bu ticari açıdan çok olumlu bir durum fakat taraftarın duygusal yaklaşımını da bertaraf edebilecekler ise Güney Amerikalı oyuncular ile çalışmalılar, çünkü ortalama bir Güney Amerikalı profesyonel, önüne sözleşme uzatılana veya paradan bahsedilene kadar "Gönül Adamı" veya "Karton Aslan". Cavani'nin Napoli'de kalacağına dair verdiği temenniler halen dün gibi aklımda. Kendisi çok dindarmış ve evlerine yakın bir kilise varmış, çocukları Napoli'yi çok seviyormuş ve ailece çok müsterihlermiş hayatlarından. Neticede söz uçtu, yazı kaldı, yazı şuan Paris Saint Germain adına taahhütlü. Kim hatırlıyor bunları? Kimse.
Trabzon'un oyuncu filtresi adına nacizane önerim Afrika kökenli oyuncular ile çalışılmasıdır. Zaten Afrikalı bir oyuncu, takımdan gitmek istediğini dile getirebilir cürete geldiğinde kulübe çok şeyler vermiş oluyor. Yani gidişi ihtimalinde ticari açıdan bir zarar yine söz konusu değil, taraftar idare edilmek durumunda her zamanki gibi fakat en büyük sorunları da bu olsun, diğer reel kayıplarla başa çıkmak durumunun zamansız arzından ziyade.
Fırtına adına en uygun gördüğüm pazar Kuzey Afrika pazarı, yani Tunus, Cezayir, Fas.
Halihazırda Porto ve Sporting Lizbon, Cezayir pazarında sessiz sedasız bir "it dalaşına" girmiş durumdalar bu arada, belirtmemde fayda var. Porto gidip Nabil Ghilas'ı alıyor, akabinde Lizbon, Cezayir'de Ballon D'or seçilen Islam Slimani'yle kontra(t) yapıyor. Yani ışıldayan bir pazar burası.
Ligimizde bugüne kadar "göz doyurmuş" forvetlerin de geldikleri yer Tunus kulüpleri. Konya'daki Ezechiel eğer ligin başında evlat acısı yaşamasaydı, şuan ligdeki bütün stoperleri domine etmişti diye tahmin ediyorum. Eneramo da Tunus'tan geldi. (Kamanan'ı da Tunus'tan geldi sanıyordum, değilmiş) Tunus kulüplerine bir bakmakta fayda var. Club Africain, Etoile du Sahel ve Esperance başta olmak üzere. Tam Türkiye ligine göre oyunculara hanlık ediyorlar.
Sion'da 2 sezon yedek oturan santrafor N'djeng tekrar Esperance'a döndü, Esperance'da
birbirlerini parlatıp, Sion'a birlikte gittiği forvet arkasındaki partneri Oussama Darragi de
tekrar Esperance'ta, birlikte gittiler, birlikte döndüler.
Yine Esperance'da Idriss Mhirsi var, ülkemizdeki alt yaş olimpiyatlarında
İtalya'ya 2 birbirinden güzel gol atıp adı Bursaspor ile anıldığında ülke
futbolunun selameti adına sevinmiştim. Transfer olmadı, halen kulübünde. Çok
büyük bir futbolcu olacağını düşünüyorum.
Derdimiz Tunus değil tabi, kastettiğim küştigir forvet modeline istinaden Sırbistan'ın
Mladost takımında oynayan 1.90'lık Betolngar Misdongarde'dan da bahsetmiş olayım.
Hiçbir yerde dikiş
tutturamasa bile zamanında Arsene Wenger'in ilgisini çekmiş Ouwo Moussa Maazou
da onları takip etsin.
Hepsine ait videolar Youtube'da bulunabilir halde, kalabalık olmasın diye eklemedim. Daha detaylı analizlerini hakikaten merak ediyorsanız iletişim de kurabiliriz.
Türk futboluna leyhte birşeyler sunabilme gayretinden ibaretim. Balıkesirspor ve Galatasaray taraftarı olarak Trabzonspor adına bugün bir çaba ortaya koydum, bunu Fenerbahçe için de yapabilirim (ki yaptım galiba, ilk yazım olması lazım), Akhisar için de, Mersin için de, hiç farketmez.Çünkü futbol sevgim ve faydalı olabilme takıntım, taraftarlık tercihlerimden çok daha önde geliyor.
Herkese iyi bir haftasonu dileyerek iddia bültenime dönüyorum, kendime de iyi bir haftasonu dileyebilmek adına. Saygılar, sevgiler.
Hazırlayan: Yiğit Can ERTUNÇ
Velhasıl, kolay bir yazı olmayacak, çünkü kendisinden talep edilmediği halde öğüt vermeye can atan insanlardan hazetmem. O ağızdan mümkün olduğunca kaçmaya çalışacağım zira kendimde öyle bir had görmüyorum. Tamamen amatör bir çabayla, duruma iyi niyetli bir yaklaşım getirme derdindeyim.
Gündemim Trabzonspor ve ilgilendiği oyuncuların ortak profili. Herkesin bildiği, bir süredir okuduğumuz birkaç isim üzerinden önce bir eleştiride bulunup, sonra çözüm yolu aramaya neden-sonuç ilişkisinden sapmayarak devam edeyim.
Adebayor, Papiss Cisse, Bendtner, Gomis, Robinho, Berbatov, Obi Mikel, Cornelius, Guidetti, Pogrebnyak.
Bu isimlere bakıp ortak noktalarını filtrelediğimizde, elimize somut tek bir şey geliyor, CV'lerin kallaviliği. Ben bu filtrede, görünmeyen soyut birşey farkediyorum ve onunla alakalı bir iki kelamım olacak.
Trabzonspor, Türk futbolunda ayrıcalık bahşedilmiş 3 kulübün arasına, kendi ayrıcalığını yoktan var ederek, öz çabasıyla gelmiş ve kabul görmüş büyük bir camia. Ayrıcalıktan kastım İstanbul'da doğmayanların da İstanbul kulüplerini tutması ve benzeri ufak, masumane şeyler. Hoş görüldükleri, el üstünde tutuldukları ve siyasi öteberilerden etkilendirildikleri muzdaripliklerden & ayrıcalıklardan bahsetmiyorum.
Hacıosmanoğlu dönemi itibariyle Trabzonspor, idari açıdan bir rüşt ispatı kaygısıyla yol alıyor. Halihazırdaki seçiliş vaadleri de biraz bu olduğundan, bu kaygının transfer hedeflerine sirayet etmemesi zaten sürpriz olurdu. Bahsettiğim kaygının transfere yansıyan halini tek bir cümleyle özetlemem gerekirse "Bizim de durumumuz var." paralelinde hedefler belirlenip müzakereler yapılıyor, anladığım kadarıyla.
Evet, Trabzonspor'un da durumu var, bence bu herkes tarafından biliniyor ve kötü bir yatırım yaparak ispatlanmak zorunda değil. Trabzonspor yetkililerinin özel hayatlarındaki ticari başarıları, itibarlı ailelere mensup oluşları medyada çok fazla yer almıyor. Bence almak zorunda da değil fakat ego denen bir gerçek var ki, ilkel ele alındığı takdirde krizi beraberinde getirebiliyor. Esasen bu durumu bir kriz olarak görüp fırsata çevirme amacıyla yapılansalar, Trabzonspor'a çok iyi geri dönüşleri olabilir.
Haksız değiller aslında, herhangi bir İstanbul kulübü başkanının ne kadar adam olduğundan, ne kadar zeki, zengin ve zürriyet sahibi olduğundan o kadar fazla bahsediliyor ki, "Biz de buradayız" gibi bir reflekse sebep olması kadar normal birşey yok. Fakat, bence bundan imtina etmeliler ve planlı, programlı yapılanarak profesyoneller ile çalışma yoluna gitmeliler. Aksi halde bir hayır öngöremiyorum. Sadece birkaç gün alkışlanırlar ve sonrası da yine el yordamıyla devam eder.
Kaldı ki Hacıosmanoğlu, sonradan görme bir başkan profili değil. Yanlışsam düzeltilmekten gocunmam fakat araştırdığım kadarıyla Hacıosmanoğlu'nun ailesi Osmanlı'nın beylikler döneminden bu yana saltanatı süren bir aile. Yani kendisi nesillerdir devredilen bir bayrağın bugünkü sancaktarı. Aslında hem anlıyorum, hem anlamıyorum bu kadar "Bizim de durumumuz var" kaygısıyla hareket edişini. Zaten sindirmiş, görmüş bir insandır diye düşünüyorum. Hedeflerinde biraz akılcılık görmek istiyorum açıkçası.
Yapıcı eleştirilerimden sonra Trabzonspor için nasıl bir transfer rotası doğru olabilir noktasına geleyim, fikirlerimi paylaşayım.
1.'si; Avrupalı oyunculardan , Avrupa görmüş oyunculardan en azından şimdilik uzak durmalılar.
Çünkü, Avrupalı oyuncular, milli takımlarında "Ne kadar kazanıyorsun?"dan ziyade "Neredesin şimdi?" sorusuyla muhataplar, Trabzon çok güzel ama biz biliyoruz, onlar bunu idrak edene kadar "Istanbul" diyebildikleri müddet rahatlar, maalesef.
Ayrıca Doğu Avrupa, Güney Avrupa ve İskandinavya haricinde yetişmiş oyuncuların aidiyet duyguları, yetiştikleri kulüpten ayrıldığı andan itibaren bitiyor gibi bir düşüncem var. Doğrudur veya yanlıştır.
2.'si; Güney Amerikalı oyuncuların Trabzonspor'u bir basamak olarak göreceğini kabullenebilecekler ise takıma dahil etmeliler. Zira bu ticari açıdan çok olumlu bir durum fakat taraftarın duygusal yaklaşımını da bertaraf edebilecekler ise Güney Amerikalı oyuncular ile çalışmalılar, çünkü ortalama bir Güney Amerikalı profesyonel, önüne sözleşme uzatılana veya paradan bahsedilene kadar "Gönül Adamı" veya "Karton Aslan". Cavani'nin Napoli'de kalacağına dair verdiği temenniler halen dün gibi aklımda. Kendisi çok dindarmış ve evlerine yakın bir kilise varmış, çocukları Napoli'yi çok seviyormuş ve ailece çok müsterihlermiş hayatlarından. Neticede söz uçtu, yazı kaldı, yazı şuan Paris Saint Germain adına taahhütlü. Kim hatırlıyor bunları? Kimse.
Trabzon'un oyuncu filtresi adına nacizane önerim Afrika kökenli oyuncular ile çalışılmasıdır. Zaten Afrikalı bir oyuncu, takımdan gitmek istediğini dile getirebilir cürete geldiğinde kulübe çok şeyler vermiş oluyor. Yani gidişi ihtimalinde ticari açıdan bir zarar yine söz konusu değil, taraftar idare edilmek durumunda her zamanki gibi fakat en büyük sorunları da bu olsun, diğer reel kayıplarla başa çıkmak durumunun zamansız arzından ziyade.
Fırtına adına en uygun gördüğüm pazar Kuzey Afrika pazarı, yani Tunus, Cezayir, Fas.
Halihazırda Porto ve Sporting Lizbon, Cezayir pazarında sessiz sedasız bir "it dalaşına" girmiş durumdalar bu arada, belirtmemde fayda var. Porto gidip Nabil Ghilas'ı alıyor, akabinde Lizbon, Cezayir'de Ballon D'or seçilen Islam Slimani'yle kontra(t) yapıyor. Yani ışıldayan bir pazar burası.
Ligimizde bugüne kadar "göz doyurmuş" forvetlerin de geldikleri yer Tunus kulüpleri. Konya'daki Ezechiel eğer ligin başında evlat acısı yaşamasaydı, şuan ligdeki bütün stoperleri domine etmişti diye tahmin ediyorum. Eneramo da Tunus'tan geldi. (Kamanan'ı da Tunus'tan geldi sanıyordum, değilmiş) Tunus kulüplerine bir bakmakta fayda var. Club Africain, Etoile du Sahel ve Esperance başta olmak üzere. Tam Türkiye ligine göre oyunculara hanlık ediyorlar.
Yannick N'djeng & Oussama Darragi |
Justin Junior Mengolo |
Halihazırda Junior Mengolo diye iyi bir oyuncu da Omonia'ya ihraç edildi. Kıbrıs'tan
buraya getirmek çok zor olmayacaktır.
Idriss Mhirsi |
Betolngar Misdongarde |
Andre Senghor |
Arap Emirlikleri'nin Baniyas kulübünde
oynayan Senegalli André Senghor da
bu türe mükemmel bir örnek teşkil edebilir. Geçtiğimiz yaz ayında kontratı bitmişti ve kulübünü epey bir oyaladı. Gözü dışarıdadır belki, istişare edilebilir.
Ouwo Moussa Maazou |
Hepsine ait videolar Youtube'da bulunabilir halde, kalabalık olmasın diye eklemedim. Daha detaylı analizlerini hakikaten merak ediyorsanız iletişim de kurabiliriz.
Türk futboluna leyhte birşeyler sunabilme gayretinden ibaretim. Balıkesirspor ve Galatasaray taraftarı olarak Trabzonspor adına bugün bir çaba ortaya koydum, bunu Fenerbahçe için de yapabilirim (ki yaptım galiba, ilk yazım olması lazım), Akhisar için de, Mersin için de, hiç farketmez.Çünkü futbol sevgim ve faydalı olabilme takıntım, taraftarlık tercihlerimden çok daha önde geliyor.
Herkese iyi bir haftasonu dileyerek iddia bültenime dönüyorum, kendime de iyi bir haftasonu dileyebilmek adına. Saygılar, sevgiler.
Hazırlayan: Yiğit Can ERTUNÇ
Güzel anlatımlar ve oyuncu önerileri için teşekkürler. Önerilen oyunculardan birtanesi alınsa mükemmel olur ama Trabzonspor'un transfer politikası çöp oyuncuları almak..
YanıtlaSil