Türk futbolunun hali malum. Anlatıp tekrar laf kalabalığı yapmaya gerek duymuyorum. Direkt gördüğüm yanlışlıklara karşı çözüm önerilerimi madde madde sıralayacağım.
• Futbol Federasyonu başkanlığına özellikle 4 büyük takımla hiçbir şekilde alakası olmayan bir kişi getirilmelidir. Ancak ülkede böyle bir kişinin bulunacağına inanmadığım ve bulunsa bile mutlaka birilerinin hoşnutsuz olacağından emin olduğumdan yurt dışından profesyonel yöneticilerin getirilmesi de gündeme getirilebilir. Örneğin yayıncı kuruluşta görev yapan eski hakem Markus Merk'i kimse tuttuğu takımdan dolayı eleştirmiyor. Dolayısıyla yabancı federasyon başkanı ve ekibi ciddi anlamda düşünülmelidir.
• Futbol Federasyonu başkanlığına özellikle 4 büyük takımla hiçbir şekilde alakası olmayan bir kişi getirilmelidir. Ancak ülkede böyle bir kişinin bulunacağına inanmadığım ve bulunsa bile mutlaka birilerinin hoşnutsuz olacağından emin olduğumdan yurt dışından profesyonel yöneticilerin getirilmesi de gündeme getirilebilir. Örneğin yayıncı kuruluşta görev yapan eski hakem Markus Merk'i kimse tuttuğu takımdan dolayı eleştirmiyor. Dolayısıyla yabancı federasyon başkanı ve ekibi ciddi anlamda düşünülmelidir.
• Federasyon Disiplin Kurulu Süper Lig, 1, 2 ve 3. Lig kulüplerinin göndereceği birer hukuk insanından oluşturulacak bir ekip olmalı ve kararlar kapalı oy ve açık tasnif usulüne göre oy çokluğu ile alınmalıdır. Tahkim Kurulu gibi bir kurum kesinlikle olmamalıdır. Cezayı alan cezasının sabit olacağından emin olmalı ve kulüp büyüklüğüne göre cezalarda azalma gibi çifte standartlar ortadan kaldırılmalıdır. Ayrıca verilen cezalardan sonra federasyon binasına yapılan ziyaretler ortadan kaldırılmalı, hakem-gözlemci raporları esas alınmalıdır.
• Gözlemci rapoları, gözlemcinin yayıncı kuruluşun elindeki tüm görüntüleri izlemesinden sonra yazılmalıdır. Böylece kulüplerin federasyona yeni görüntülerle başvurması engellenmelidir. Bu konuda adalet için aynı ligdeki karşılaşmalarının tamamının aynı sayıda kamera ile takip edilmesi sağlanmalıdır. Örneğin Süper Lig'in tüm maçları 12, PTT 1. Lig'in tüm maçları 8 kamera ile takip edilir gibi maddeler getirilmelidir. Böylece sadece büyük maçlarda yararlanılan teknolojinin nimetlerinden her takım adilce faydalanmalıdır.
• Lig programı, Avrupa kupalarında mücadele eden takımlarımızın fikstürleri de dikkate alınarak sene başında tamamen belirlenmelidir. Örneğin Uefa Avrupa Ligi'nde mücadele eden bir takımın maçları maçtan önceki hafta Cumartesi'ye, maçtan sonraki hafta ise Pazartesi'ye alınmalıdır. Şampiyonlar Ligi maçlarından önceki lig maçları ise Cuma'ya, sonraki maçlar ise Pazar'a konulmalıdır. Şampiyonlar Ligi'nden elenip Avrupa Ligi'nde devam eden bir takımımız olursa önerisi dikkate alınıp mantıklı bir fikstür oluşturulmalıdır.
Deplasmanlara kesinlikle taraftar alınmamalı. ülkedeki futbol atmosferi sakinleşene kadar mevcut yasak genişletilerek devam ettirilmelidir. E-bilet uygulaması başlatılıp taraftarlara, kendilerinden kaynaklı herhangi bir sorun yaşandığında doğacak zararı karşılayacaklarına dair bir taahhütname imzalatılmalıdır.
• Mevcut statların tribünlerindeki tüm koltuklar sökülmeli, böylece sahaya atılacak herhangi bir koltuk bırakılmamalıdır. Yabancı maddelerin sahaya atılmasını engellemek için ise saha ve tribün arasına örgü aralığı dar olan fileler çekilmelidir. Yeni yapılacak statların Arena tipi olmamasına, tribün sahaya mümkün olduğunca uzak olmasına, tartan pistlerin yapılmasına özen gösterilmelidir. Hatta Amsterdam Arena'da olduğu gibi saha-tribün arasına geniş ve derin kanallar oluşturulmalıdır.
• Statlarda küfürlü tezahürat ve pankart açılması yada sahaya yabancı madde atılması durumlarında maç durdurulup ev sahibi ekibin hükmen mağlubiyetiyle sonuçlandırılmalıdır. Seyircisiz oynama cezası yerine, gelecek sene aynı statta oynanması gereken maçında rakip takımın sahasında oynanması kararlaştırılmalıdır. Böylece ceza caydırıcı olacaktır.
• Derbi maçlar yukarıdaki kapsamda değerlendirilmeli ve iş şansa bırakılmamalıdır. Bu maçlar Türk nüfusunun yoğun olduğu Almanya, Belçika, Hollanda, Fransa gibi ülkelerde oynatılmalıdır. Takımlarına hasret kalmış ve ülkemizde ölüm sebebi olan başka takım formalarını giyip beraber maç izleyebilen gurbetçi vatandaşlarımıza bu şans verilerek, ülkemizde futbol terörsitlerinin ders çıkarması sağlanmalıdır. Ayrıca bu maçlarda Türkiye'den akredite olmayan hiç kimsenin stada alınmamasına da özen gösterilmelidir.
• Türkiye Kupası'nın satütüsü Süper Lig, 1, 2 ve 3. Lig'deki tüm takımların ilk turdan itibaren kuraya katıldığı, kurada ismi ilk çekilen takımın sahasında oynanacak tek maçlı eleminasyon sistemine dönüştürülmelidir. Bu durumda ilk turda 124 olan takım sayısı, ikinci turda 62, üçüncü turda 31 takıma düşer. Bu turda kura ile belirlenecek bir takım bay geçer ve 4. turda takım sayısı 16 olur. 5. turdan sonra kalan 8 takım çeyrek final oynar ve ilerleyen turlarda kupa sahibini bulur. Böylece kupa şampiyonu olan takım bile en fazla 7 maç yapar ki fikstür sıkışıklığından şikayet eden büyük takımların ve kupada şansları olmadığını savunan küçük takımların eleştirileri de ortadan kalkar. Kupa finali her sene ülkenin başkenti olan Ankara'da oynanmalıdır.
• Yayıncı kuruluşa baskı yapılarak abonelik ücretleri daha makul bir yere çekilerek daha çok insanın evinde maçların izlenilmesi sağlanılmalıdır. Ayrıca dağıtılacak yayın paralarının eşit olmasa bile daha adeletli dağıtılması sağlanmalıdır. Örneğin şampiyonluk sayısına verilen büyük paralar, bir önceki senenin başarı sıralamasına (düşen takımlar hariç) göre dağıtılmalıdır. Ayrıca galibiyet ve beraberliğe verilen paraların çok az küçültülerek mağlup olan takıma da cüzzi bir miktar öndenmelidir. Böylece verilen emeğinin boşa gitmemesi ve masrafların bir kısmının karşılanması da sağlanmalıdır.
• Yabancı sınırlaması tamamen kaldırılmalıdır. Böylece adam yokluğundan kendini adam zanneden futbolcularımız kendine çeki düzen verebilirler. Yıllık maaşlarına bile dünyanın dört bir yanından kendilerinden daha kaliteli futbolcular alınabileceğini gören yerli futbolcularımız, vasıflarına "Türk" olmaktan başka birşey katmak zorunda olduklarını da farkedebilirler. Futbolculuğun bir meslek olduğu unutulmamalı ve işvereni istediği insanla çalışma özgürlüğü verilmelidir.
• Oyuncu hakeme itiraz, rakibe şiddet ve küfür yada uygunsuz hal-hareketler nedeniyle gördüğü kartlardan ceza alırsa, maç başına yıllık ücretinin %10'u kesilmelidir. Örneğin yıllık 2 milyon euro alan bir futbolcunun 3 maç ceza yemesi durumunda kulüp futbolcuya 600 bin euro ceza kesmelidir. Eğer futbolcu aynı tavırlardan tek seferde yada toplamda 5 veya daha fazla ceza alırsa kulüp tek taraaflı sözleşme fesih hakkına sahip olmalıdır.
• Maç özetleri makul fiyat ve koşullarla isteyen bütün kanallara dağıtılmalıdır. Böylece yorumcuların futbol dışı mevzulara batması yerine futbolu konuşması sağlanmalıdır. Federasyonun disiplin kurulunun futbolcular gibi spor yorumcularına da ceza verebilmesinin önü açılmalıdır.
• Tüm faal futbolcu, yönetici, hakem gibi futbolun aktörlerinin sosyal medyayı kullanmaları engelenmelidir. Kullanmayacaklarına dair taahhütname alınmalıdır. Kullanılması durumunda ceza verilmelidir. Sosyal medya üzerinden yaptıkları açıklamaların insanların ölmesine bile sebep olabileceği hatırlatılarak; ifade özgürlüğünün yaşama özgürlüğünü engelleycek bir konuma gelmesi durumunda bir özgürlük olmaktan çıktığı açıkça ifade edilmelidir.
• Kulüplerin taraftar oluşumlarının özellikle stat içinde yapacakları her eylemden kulübün sorumlu olacağı, engelleyemeyeceklerini belirten kulüplere kolluk kuvvetlerinin yardım ederek bu taraftar gruplarının stada alınmaması sağlanmalıdır.
• Her yıl İstanbul-Anadolu karmalarının karşılaşacağı All-Star maçları düzenlenerek, İstanbul takımlarındaki futbolcuların sadece eğlence amacıyla da olsa aynı formayı terletip, aynı takımda olabileceklerini anlamarı sağlanmalıdır.
• Özellikle anneler günü, kadınlar günü ve bunun gibi özel günlerde, en azından 4 büyük takımda oynayan futbolcuların annelerinin, eşlerinin, kız kardeşlerinin katıldığı yemekler düzenlenmelidir. Böylece futbolcuların küfür ettikleri insanlarla tanışmaları ve boğazına sarıldığı insanın annesi, eşi ve ailesi ile yüz yüze bakması sağlanmalıdır.
Artık futbolun içinde olan hiç kimseden birşey beklemediğim için bu maddeleri kim gerçekleştirebilir bilemiyorum ancak gerekirse gizliden gizliye futbolun içinde olan siyasetin tam anlamıyla futbolun direksiyonuna geçip kolluk kuvvetlerini de kullanarak bu işi çözmesi gerektiğini düşünüyorum. Zamanında iyi yönetilemediği için koca hükümetleri bile devirip başlarına oturmuş bir neslin torunları olarak iyi yönetilmediği aşikar olan bu kurumun başına da artık birilerinin geçmesi şart. Bu saydıklarım olur mu? Muhtemelen olmaz. Ama olursa ben demiştim derim...
Yazar: Cumali ÖNCALIR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder