Türkiye’nin iki önde gelen takımı karşı karşıya geldi dün
akşam Şükrü Saraçoğlu Stadında. Biri şampiyonluğunu ilan etmiş, diğeri ise
Şampiyonlar Ligine kalma mücadelesi veriyor. İki takımın da hedefi olmasa ne
fark eder sonuçta bu derbi ligin dışında bir maç değil midir her zaman? Lig bir
tarafa Fenerbahçe – Galatasaray maçları bir tarafa demiyor muyduk bu zamana
kadar? Şimdi ne değişti? Şimdi sahada oynanana futbol mu diyeceğiz yoksa başka
bir şey mi? Ben eskiden Fenerbahçe – Galatasaray maçlarını futboldan zevk almak
için izlerdim. Şimdi zevk alınıyor mu acaba?
Olayların en başına gidelim. Galatasaray geçtiğimiz hafta
şampiyonluğunu ilan ederek Kadıköy’deki büyük derbiye şampiyon çıkmanın haklı
sevincini yaşadı. Fenerbahçe ise Avrupa’daki başarılı sonuçları alırken ligde
son haftalarda istediği sonuçları alamayınca elinde sadece Türkiye Kupası ve
Şampiyonlar Ligi'ne katılma hedefi kalarak çıkacaktı büyük derbiye. Eskiden
bizim her zaman alışık olduğumuz durum şuydu; Fenerbahçe –Galatasaray
maçının olduğu hafta arkadaşlarımızı şaka yollu taciz eder, biz kazanacağız
havaları atardık. Maç günü ve saatine kadar heyecanı iliklerimize kadar
hissederdik. Buna iki takım yöneticileri de ortak olurlardı. Bazen ortam
kızışır bazen dostluk rüzgarları eserdi. Şimdi ne oldu? Hafta başından beri bir
Galatasaray yönetimi, bir Fenerbahçe
yönetimi –şahıs isimleri kullanmayacağım- sürekli bir kelimeden
bahsediyorlardı: PROVOKASYON!
Benim anlayamadığım kim kimi provoke ediyor? Maç gününden önce "Fenerbahçe – Galatasaray’ı
alkışlayacak mı?" balonu atıldı ortaya. Bu sorunun kaynağı medyadan geliyor maalesef. Çünkü ortalığın
karışması en çok medyanın ekmeğine yağ sürer. Biri bir taş attı kuyuya iki
takım yöneticileri maçın başlama düdüğüne kadar çıkartmaya çalıştılar. Kimsenin
aklına şu gelmedi nedense. "Hatay’da o
kadar vatandaş hayatını kaybetti. İki büyük takım oyuncuları el ele kol kola
bir saygı duruşunda bulunalım veya ortak bir pankartla çıkalım hatta ve hatta
maçı 15 dakika geç başlatalım dünyaya mesaj verelim." düşüncesinde bulunmadılar. Bunların konuşulacağı
bir ortam varken herkes tek bir şey konuştu; Provokasyon. Maç başladı son
dakikaya kadar bir şey olmadı. Son dakikada iki kırmızı kart ondan sonra yine
açıklamalar. Ahmet veya Mehmet, Fenerbahçe veya Galatasaray kimin ne dediğinin
önemi yok. Ortak noktada buluşuyor herkes. Herkes karşısındakini provokatör
olarak görüyor. Kimse de aynaya bakıp ben böyle konuşuyorum ama aslında
kendimi anlatıyorum diyemiyor. Aslında provoke ediliyoruz diyen kişi veya
kurumlar kendilerinden bahsediyorlar, kendi yaptıklarından bahsediyorlar
farkında değiller. Sahnede kendileri var aslında.
Dün gencecik bir insan öldü futbol yüzünden. Kulüpler, yöneticiler, medya herkes bunun sorumlusu. Kimse şundan dolayı oldu diye cinayete kılıf aramaya kalkmasın. Dünyada hiçbir şey insan canından önemli değildir. Futbol için insan katledilen bir ülkede konuşmak gereksiz, boş..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder